Neden artık yıldızların altında oturmuyoruz, neden sebze yetiştirmiyoruz, inek sağmıyoruz, koyun kırpmıyoruz, neden karanlık gecelerde kot pantolonlarımızın kumaşını kendi ellerimizle dokumuyoruz ki sanki.
Yine de, gerekeni yaptığından emin olamazdı. Tam tersine; geceleri yatağında tek başına yatarken ve hayatında bir güne daha tik atarken, en önemli şeyi atladığından korkar, korkusu paniğe dönüşürdü.
Her işe eşit ücret verilsin, işin niteliği değil, iyi ya da kötü yapılması belirleyici olsun. Kötü yapılan işe daha az, iyi yapılan işe daha çok ücret ödensin, kadın ya da erkek, bakan ya da postacı hiç fark etmesin.
On yaşındayken, meşhur olamadığı bir hayatın yaşanmaya değer olmadığını düşünürdü. İsmi okul kitaplarında yazmayan bir insan olmak, kendisi için düşünemediği bir ihtimaldi.
"Neyi bekleyeceğim ki?" dedi yorgun bir sesle, "Evlenmeyi mi? Migreniniz mi var? Evlenin. Vücudunuzda yağlanma mi var? Evlenin. Çocuğunuz öğrenme güçlüğü mü çekiyor? Evlenin. Burnunuz fazla mı uzun? Evlenin. Evli olanlara ne tavsiye edilecek peki?"
"Boşanmaları. Hem ben evlilikten söz etmedim," dedi Christian.