ENDÜSTRİYEL TOPLUMLARıN DÜNYAYA VERDĞİ ZARARDAN BIKMIŞ OLAN...
Çevreciler geçmişe sıklıkla Altın Çağ olarak bakarlar. Avrupalılar Amerika'ya yerleşmeye başladığında, hava ve nehirler tertemizdi, her taraf yeşildi, Great Plain bizonlarla doluydu. Bu gün kirli hava solumaktayız, içme sularımızda zehirli kimyasal bulunmasından endişe duyuyoruz, toprağı asfaltla kaplıyoruz ve büyük vahşi bir hayvanı çok nadiren görmekteyiz. Mutlaka daha da kötüsü olacaktır. Genç çocukların emeklilik çağına ulaştığında, dünyadaki türlerin yarısının nesli tükenmiş olacak. hava radyasyonla ve denizler petrolle kirlenmiş olacak.
Eğer yaptıklarımızdan kısa süre içinde vazgeçmezsek dünyanın sonunun yakın olduğuna dair kehanetlerde bir değişme olmayacak. Yeni olan şey, bu kehanetin iki nedenden ötürü artık gerçek olduğudur. Birincisi nükleer silahlar bize kendimizi çabucak öldürme aracını sağlamaktadır: Daha önce hiçbir insan bu araca sahip olmamıştır. İkincisi dünyanın net üretkenliğinin (güneş ışığından elde edilen net enerji) yüzde 40'ına zaten el koyuyoruz. Dünyadaki insan nüfusunun her kırk bir yılda ikiye katlanmasıyla, yakında dünyanın sabit kaynaklarına ait pastadan pay kapmak için birbirimizle ölümcül bir mücadeleye başlamak zorunda kalacağımız biyolojik çoğalma sınırına ulaşacağız. Ayrıca türleri mevcut yok etme hızımızla dünyadaki çoğu türün nesli önümüzdeki yüzyılda ya tükenecek ya da tükenme tehlikesi altında olacak. Öte yandan, yaşamımızı sürdürmek için hâlâ pek çok türün eline bakıyoruz.
Son altı-yedi yıldır yapılan moleküler genetik çalışmalar genlerimizin yüzde 98'inin diğer iki şempanzeyle aynı olduğunu göstermiştir. Şempanzelerle aramızdaki toplam genetik uzaklık, kırmızı gözlü ve beyaz gözlü vi reolar ya da söğüt bülbülü ve çıvgınlar gibi yakın akraba kuşlar arasındaki genetik uzaklıktan bile daha küçüktür. Dolayısıyla eski biyolojik yükümüzün büyük bir kısmını hala üzerimizde taşıyoruz. Darwin'in zamanından beri kuyruksuz maymunlar ile modern insan arasındaki yüzlerce çeşitli ara türe ait fosil kemik bulunmuştur ve bu da makul bir insanın bu kuvvetli kanıtları inkar etmesini olanaksız kılmıştır. Bir zamanlar saçma görünen şey kuyruksuz maymunlardan evrimleşmemiz gerçekten olmuştur.
Hayatımızı sürdürmek için sadece· çıplak ellerimize değil, aletlere de bağımlıyız. Büyük çoğunluğumuz giyinmekten ve sanattan hoşlanıyor, birçoğumuz bir dine inanıyor. Dünyanın dört tarafına dağılmış, enerji ve üretimi yönlendirerek okyanus derinliklerine ve uzaya yayılmaya başlamış durumdayız.
Soykırım ve işkence yapmaktan haz alan, zehirli kimyasallara bağımlılığı olan ve binlerce canlı türünü yeryüzünden silen karanlık yanlarımızla da eşsiziz.