Alyssa, New York’un tanınan ressamlarından bir tanesidir. Eğitim verdiği atölyesi ve kimsesiz çocuklar için açtığı sergiler dışında hayatı sıradandı. Tabi ne kadar olabilirse...
Alyssa, on beş yaşında iken babası gözlerinin önünde öldürülmüş, o günden beridir Alyssa, Collin’in kanatları altında büyüyüp genç bir kadın olmuştur. Birbirine bir aile gibi bağlıdırlar ancak arada Collin’in tek taraflı aşkı vardır.
Sergisinin olduğu birgün hayatına birden giren James peşinde sırları, kimsenin bilmediği bilgileri, aynı zamanda da aşkı Alyssa’ye getirecektir. Peki Alyssa babasının intikamını almak için planlar yaparken James bu planların neresinde? Geçmişte yaşananlar tek tek ortaya çıkarken Alyssa ve James aşklarına tutunmaya devam edebilecekler mi? Yoksa o uçurumdan beraber atlayacaklar mı?
Kitaba çok hızlı bir giriş yapılmış ve bu bana sanki bütün geçmişi biliyormuş gibi hissettirdi. Aynı hızda birbirlerinin hayatlarına girdiler ve yakınlaştılar. Alyssa ve James’in tanışması, birbiri ile olan diyalogları, hatta tartışmalarını keyif alarak okudum. Sanırım Alyssa’nın verdiği en doğru karar hayatına James’i almak oldu. James... Ona ne desem bilemiyorum. Çok severek okuduğum bir karakterdi. Alyssa için çok fala şey yaptı ve her zaman aşkının arkasında durdu. Aynı zamanda George ve Sarah kitaba renk katmışlardı. İkisini ayrıca sevdim. Ve Collin sana bir şey diyemiyorum, umarım mutlusundur. Nasıl ne zaman okudum bilmiyorum su gibi aktı gitti. Kalemini çok sevdim. Umarım başka kitaplarınıda görürüz.