Uğultulu Tepeler, İngiltere'nin Yorkshire Bölgesi'nde büyüyen iki çocukluk aşığı Heathcliff ve Catherine Earnshaw'ın hikayesini anlatıyor. Somurtkan bir zenci olup, çingeneye benzetilen Heathcliff'in çocukluğundan (yaklaşık yedi yaşlarından) otuzlu yaşlarının sonlarına, ölümüne kadar olan hayatından bahsediliyor. Heathcliff, evlatlık olarak alındığı ailede el üstünde tutulmaya başlıyor ve bir süre sonra bir hizmetçi konumuna indirgeniyor. Sevdiği genç kadın başka biriyle evlenmeye karar verdiğinde ise, Heathcliff evden kaçıyor. Catherine, Edgar Linton isimli bir beyefendi ile evleniyor. Heathcliff daha sonra zengin ve eğitim almış bir birey şeklinde Uğultulu Tepeler'e geri dönüyor ve hayatını mahvettiğini düşündüğü iki aileden, Linton ve Earnshawlar'dan intikam almanın derdine düşüyor.
Hikaye büyüleyici ve sürükleyici, ışık ve gölge kullanımında gotik, doğa olayları ve atmosfer çok iyi kullanılmış. Ama doğaüstü olaylar aslında yok, sadece, yazar insanları ve inançlarını çok iyi dile getiriyor. Roman, 1847'de yayımlandığı düşünüldüğünde şaşırtıcı derecede modern, romantik ilişkiler, şımarık çocuklar, sorunlu karakterler mevcut. Heathcliff etrafındakilere ciddi şekilde kötü davranan ve taciz eden tatsız ve sapkın bir karakter olmasına rağmen, Emily Bronte'nin yeteneği, Heathcliff'e zaman zaman sempati duymamızı sağlayacaktır. Emily'nin 30 yaşında öldüğü ve bu onun tek romanı olduğu için üzülebilirsiniz. Yazılarını karşılaştırmak için yazar olan kız kardeşinin bazı çalışmalarını okumak ilginç olacak...