"buralarda yaşayan insanlar, şehirde yaşayanlardan, tıpkı zındandaki örümceğin zındanda yatan bir insan için taşıdığı önemin, kulübede örümceğin kulübede yaşayan bir kimse için taşıdığı önemden üstün oluşu gibi, daha büyük bir kıymet taşımaktadır. Ama, gittikçe artan ilgi dışarıdan seyredenin durumundan doğmamaktadır. Buradakiler, daha gerçek, daha kendilerince, daha içten yaşıyorlar, yalınkatlıktan, göz alıcı değişikliklerden uzak bulunuyorlar. Burada aşkın bir ömür boyunca sürebileceğine de inanırım; eskiden ise bir aşk macerasının ancak bir yıl devam edebileceğini düşünürdüm. Buradaki durum tıpkı aç bir adamın önüne bir tabak yemek konup karnını bununla doyurmasının istenmesine, bir başkasının da Fransız aşçısının hazırladığı yemeklerle donatılmış bir masanın başına geçirilmesine benziyor. Masadaki yemeklerin hepsinden tadarak sofranın zevkini çıkarmış olur ama, her tabağın bu zevk içindeki payı pek küçük kalır."