Uğur Mumcu Cinayeti

Atilla Coşkun

En Beğenilen Uğur Mumcu Cinayeti Gönderileri

En Beğenilen Uğur Mumcu Cinayeti kitaplarını, en beğenilen Uğur Mumcu Cinayeti sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Uğur Mumcu Cinayeti yazarlarını, en beğenilen Uğur Mumcu Cinayeti yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hi-pokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın.Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu. Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Sayfa 43
Demokrasi, halk yığınlarının demokratik sürece en geniş ve yaygın biçimde katıldıkları bir sistemin adıdır.
Sayfa 8
Reklam
Düşünceyi açıklama özgürlüğü sınırlanamaz.
Sayfa 8
Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 günü katledildi. Uğur Mumcu, düşüncelerinden, siyasi inançlarından ve gazetecilik görevini yaptığından dolayı öldürüldü. Türkiye'de kurulu düzenle uzlaşmaksızın aydın olmak, gazetecilik yapmak zordur. Ödülü hapishane, işkence ve ölümdür. Uğur Mumcu, bu ödüllerin herbirinden payına düşeni almıştır. Dünyada en çok gazeteci öldürülen ülke Türkiye'dir.
Sayfa 7
Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...
1 Mayıs 1990, Cumhuriyet Gazetesi
Laiklik başta olmak üzere Atatürk'ün hemen hemen bütün ilkeleri, devlet eliyle çiğnenmektedir. Tarikat-ticaret ikilisine dayalı arabesk ve alaturka siyaset 'cebren ve hile ile' hemen hemen bütün köşe başlarını tutmuştur. Resmi ideolojinin yapay Atatürkçülüğü'de 12 Eylül'den bu yana değişmez moda olmuştur!»
Sayfa 32
Reklam