Ora bir şarkı söylüyor Dona Dona. Şarkıyı Joan Baez’den çok dinlemiştim. Sözlerine dikkat etmeden. Nasıl da güzelmiş sözler. Kitabın ruhuna da çok uygun. Şöyle diyor şarkı...
Pazara giden bir vagonda bağlanmış
Kederli gözlerle bakan bir buzağı var
Üstünde bir kırlangıç var
Gökyüzünde hızla kanat çırpan
Rüzgarlar nasıl da gülüyorlar
Tüm güçleriyle gülüyorlar
Gülüyorlar ve gülüyorlar tüm gün boyunca
Ve bütün yaz gece yarısına kadar
Şikayet etmeyi kes dedi çiftçi
Sana buzağı olmanı kim söyledi
Neden uçmak için kanatların yok
Bu hür ve onurlu kırlangıç gibi
Gökyüzünde hızla kanat çırpan
Rüzgarlar nasıl da gülüyorlar
Tüm güçleriyle gülüyorlar
Gülüyorlar ve gülüyorlar tüm gün boyunca
“Aileler bana göre türev-integral hesabına benzer,” derdi bazen Neta’ya. Çok fazla değişken, bir sürü parantez, sonuçların kuvvetlerle çarpımı, bunlar her şeyi zora sokar. Kız ne zaman bu konuyu gündeme getirse böyle homurdanırdı Avram. Birde gece gündüz her dakika, hatta düşlerde bile ailenin herbir üyesiyle ilişki içinde olma gereğinin hiç bitmemesi söz konusuydu. “ Sürekli elektroşoka maruz kalmak gibidir ya da sonu gelmek bilmeyen gök gürültülü sağanağa tutulmaya benzer. “
“Hafif bir esinti havayı zahter, abdestbozan ve hanımeli kokularıyla dolduruyor. Ora’nın altındaki kaya buz gibi; dağ kocaman, büyük, katı ve sonsuz. Yerkabuğu ne kadar ince, diye düşünüyor.”