Özgürlükten ne anladığımızı belirlemeden, insanın özgür olup olmadığı sorusunu yanıtlamaya kalkışmanın havanda su dövmek olduğuna, 18. yüzyılda bir filozof -David Hume- dikkati çekmişti. Özetle şöyle der Hume: "Özgürlük'ten, yalnızca "istemenin belirlemelerine göre eylemde bulunma ya da bulunmama gücünü" anlarsak, özgürlük vardır, demektir; ama özgürlük'ten, isteme belirlenmeden eylemde bulunmayı -nedensiz eylemde bulunmayı, ya da bir şey istemeden, rastgele eylemde bulunmayı anlarsak, o zaman "özgürlük yoktur" denebilir.
Hume'un bu dikkati çekmesinden, -yine bir-iki filozof dışında-bir şey öğrenen pek olmamıştır.
Öğrenenler arasında Kant'ı görüyoruz (18. yüzyılda). Felsefe tarihinde ilk defa Kant, "insan özgür müdür, değil midir?" sorusunun neden bilgisel bir yanıt alamayacağını göstermeye çalışır ve çıkar yol olarak, özgürlüğe ilişkin so- ruyu değiştirmeyi bulur. Kant'a göre özgürlük bir idedir, insan aklının ürettiği bir fikirdir: insanın sahip olduğu, bir ola- nağa ilişkin bir fikir, insanın istemesini -yani insanlar yaşarken istediklerini- eğilimleri, çıkarları belirleyebileceği gibi, (saf) aklın ürünü olan, "ahlâk yasası" dediği bir yasa da belirleyebilir.