Diplomasi Tarihi

Uluslararası İlişkiler Tarihi 1

Kolektif
XII.-XV. YÜZYILLAR ARASINDA RUS DİPLOMASİS
Kiev Rusya’sının Uluslararası İlişkileri (XII.-XIII Yüzyıllar) XI. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak Kiev devleti, tıpkı aynı kökenden gelme bütün öbür devletler gibi, udyeli bir şekilde (ana baba mirasından çocukların her birine düşen pay) paylaşılmış bulunmaktaydı. Bu konuda şöyle diyor Marx: “Fatihlerin torunları arasında
Makedonya krallığının Helen sahnesine çıkışıyla diplomasi daha da etkinleşecektir: Çünkü bu yeni güç, Doğu’ya doğru bir sömürge yayılımının belirdiği dönemde, Yunanlıların kendi birliklerini kurma eğilimlerini güçlendirecektir.
Reklam
Asur. Zayıflama ve çöküş belirtileri, daha Assurbanipal devrinde ortaya çıkmıştı. Sürekli savaşlarla hırpalanan ülke, sayısı gittikçe artan koalisyonlarla mücadele etmek zorunda kalıyordu. Kuzey ve güneyden dalgalar hâlinde Kimmerler, İskitler, Medler ve Persler geliyordu; ve gittikçe biraz daha kritikleşiyordu durum. Nitekim dayanamadı Asur; Doğu’nun uluslararası ilişkiler alanındaki üstünlüğünü yavaş yavaş yitirerek, sonunda, yeni fatihler içinbir av haline geldi.
Hannibal ile Makedonya Kralı V. Filippos Arasındaki Dostluk Antlaşması (İ.Ö. 215) İtalya’nın Helenik devletler arasındaki en yakın komşusu Makedonya’dır. Nitekim Hannibal de, İtalya’da kapalı kalınca, ilkin Makedonya kralına elçi yollayacaktır. Makedonya’yı o dönemde V. Filippos yönetmektedir. Atası II. Filoppos gibi, enerjik ve otoriter karakterli bir adamdır bu hükümdar ve yine ünlü atası gibi, Ege Denizi’nden Adriyatik kıyılarına kadar bütün Balkan Yarımadası’nıiçine alacak bir büyük Makedonya kurmak özlemindedir. Bu amaca ulaşabilmek için, önce Yunan’ı birleştirmesi ve kendi egemenliği altına alması, yani II. Filippos de dâhil olmak üzere kendisinden önceki Makedonya krallarının karşısına dikilmiş olan aynı siyasal sorunu çözmesi gerekmektedir.
Asur, Pers İmparatorluğunun doğuşuna kadar eski Doğu’nun en büyük devleti olarak kalacaktır. Ülkenin coğrafi konumu, komşuları ile sürekli anlaşmazlık ve savaşların çıkmasına yol açacak; ve Asur krallarını, hem askerlik tekniği hem de diplomasi sanatı alanlarında, sürekli yaratıcı olmaya zorlayacaktır.
Kartaca, aşağı yukarı, bugünkü Tunus’un bulunduğu yerde Fenikeliler tarafındankurulmuş, ve zaman içerisinde Sicilya’da, İspanya’da koloniler edinmiş bir deniz devletidir.
Reklam
Elçilik Heyetlerinin Organizasyonu Diplomatik görüşme ve pazarlıklara doğrudan doğruya katılmayan prensler, elçilerini yolluyorlardı. Nitekim, 1229 yılında, dinsel karakterinden ötürü her türlü tehlikeye karşı korunan bir papazla Smolensk kentinde oturan ünlü bir bilgin, Alman kentlerine yollanmışlardır elçi olarak. Yolların güvensizliği ve
Batı’da ise, Roma Cumhuriyetinin diplomatik etkinliğinin en büyük yoğunluğa ulaştığı an, Kartaca savaşları dönemidir: O dönemde tam gelişme çağında olan Roma, bu savaşlar esnasında, Hannibal’in şahsında (Hanibal ya da Anibal) hem siyasal hem de askerî açıdan, tarihinin en büyük hasmıyla karşılaşmıştır.
FEODAL DÖNEM DİPLOMASİSİ
BATI’DA SİYASAL PARÇALANMA Avrupa’nın batı ve doğusunda yeni fetihler üzerine kurulmuş olan barbar devletlerin sağlam bir temeli yoktu. Dolayısıyla da, bu devletler, çok geçmeden çözülüp dağılacaklardır. Söz konusu parçalanmanın belli başlı nedenlerini şöyle sıralayabiliriz: Değiş tokuştan öteye geçmeyen bir ekonomik organizasyon, çeşitli bölgeler arasında ticari mübadelelerin yetersizliği ve genel bir ekonomik ilkenin yokluğu... Bu ilk dönemin iki en büyük siyasal kuruluşu olan Şarlman İmparatorluğu ile Kiev Rusya’sı da kurtulamayacaktır bu genel parçalanmadan. Feodal rejimin kurulup yerleşmesi de bu çözülmeyi bir kat dahahızlandıracaktır. Gerçekten de feodalite sayesinde büyük toprak sahiplerinin bağımsızlık ve egemenlik kazanması sonucu, Avrupa’nın siyasal parçalanışı kesinleşmiş olacaktı.
Justinianus döneminde Doğu Roma İmparatorluğu, siyasal gücünün doruğuna ulaşmış bulunmaktadır: Bir yandan Çin ve Hint’ten Atlantik okyanusuna, öte yandan Orta Afrika’dan Karadeniz’in kuzey kıyılarında başlayan bozkırlara kadar muazzam bir alanıkapsamaktadır İmparatorluğun bu diplomatik ilişkileri. Ustaca bir diplomatik aktiviteyle isabetli bir askerî harekâtı başarıyla birleştiren Justinianus, imparatorluğun sınırlarını Batı’da en uzak noktalara kadar genişletmişti.
Reklam
Bizans imparatorlarına örnek olacak olan bu ilke ve yöntemler, devletin siyasal gücü azaldıkça ve dış tehlikeler büyüdükçe başvurulması kaçınılmaz hale giren yeni yeni usul ve entrikalarla gittikçe biraz daha zenginleşecektir. İmparatorluğu çalışma odasından yöneten Justinianus’un diplomasisine karısı Teodora’nın, keskin kavrayış gücü
Roma Diplomasisinin Afrika’daki Etkinliği (İ.Ö. III. Yüzyıl) Belli başlı savaşlara sahne olan İtalya, İspanya ve Afrika’da hemen etkisini duyuracaktır bu yenilgi. Afrika’da iki Nümidyalı hükümdarbirbirinin can düşmanıydı. Bunlardan Sifaks, Kartaca aristokrasisi tarafından desteklenen rakibi Masinissa’nın yerine göz dikmişti. İşte bu karşıtlığı kendi çıkarları yolunda kullanan Roma diplomasisi, kral Sifaks’ı Hannibal’den koparma başarısını gösterecektir. Başlangıçta çekingen davranan hükümdar, Romalıların Makedonya zaferiyle etkilenerek, saf değiştirmiştir sonunda. Hannibal için büyük bir kayıptı bu; çünkü Kartaca ordusunun süvari sınıfı, krallarının yönetimindeki Nümidyalı atlılardan kurulu bulunmaktaydı; ve bu sınıf, ordunun temel unsuruydu. Roma’nın desteğiyle Sifaks, Afrika’da saldırıya geçecektir Kartaca’ya karşı ve küçümsenmeyecek başarılar sağlayacaktır
Pars krallığı, İran İskitleri tarafından kurulmuş (İ.Ö. 250- İ.S.224) ve Sasani İmparatorluğu tarafından tarihten silinmiştir. “Pars ın oku’’ deyişi bu savaştan beri kullanılmaktadır: Beklenmedik ve etkileyen bir kelimenin kullanılmasını ve veya bir hareketin yapılmasını belirtir.
Avrupa’da Feodal Ufalanma Verdun Antlaşması, Fransa, Almanya, İtalya ve Burgundiya krallıklarını Şarlman İmparatorluğu’ndan kesin olarak koparıp ayırmakla, bütün bu ülkelere bağımsızlıklarını vermiş oluyordu aslında. Ne var ki, söz konusu ülkeler, bağımsızlıklarını kazanmakla, gerçek birer devlet haline gelemeyeceklerdir. IX., X. ve XI. yüzyıllar boyunca Batı Avrupa’da tam bir kargaşa hüküm sürmüştür. İmparatorluk otoritesinin yerini alan feodal hiyerarşi ise bu kargaşayı düzene sokup, yeni bir birlik yaratacak güçte değildir. Nitekim, her yerde, en güçlü olan, iktidarı ele geçirerek küçük feodal devletleri kendi yasası altına almaktadır. Öyle ki,tâbi olunanın bir tâbinin gücü karşısında titrediği çok olmuştur bütün bu dönem boyunca. Devlet mülkiyeti ile özel mülkiyet hiçbir şekilde birbirinden ayırt edilmiyordu.
O çağda, bu devletlerin en büyüğü Mısır’dı. Sınırları, İ.Ö. II. yüzyılın ortalarına rastlayanXVIII. hanedan döneminde, Batı Toros’lardan Fırat’a kadar uzanmaktaydı. Mısır’ın eski Orta Doğu’nun uluslararası durumunda da belirleyici bir rolü vardı. Mısırlılar, o çağ dünyasının bilinen ülkeleriyle yoğun bir kültür, ticaret ve siyaset alışverişi içindeydiler. Bu ülkelerin belli başlıları şunlardı: Anadolu’daki Hitit krallığı, Mezopotamya’nın kuzey ve güneyindeki devletler, Mitanni 1, Babil, Asur, Suriye ve Filistin prenslikleri, Girit krallığı ve Ege adaları. Özellikle dış işlere bakan bir kançılarya, diplomatik yazışmalarla uğraşmaktaydı.
Resim