Menderes cebinde gizlice biriktirdiği uyku haplarının hepsini birden içerek canına kıymak istedi.
Başında nöbet tutan subaylar, durumu, saatlerce sonra fark ettiler. Yetişen doktorlar, onu ölümün eşiğinden geri çevirdiler. Kendisine geldikten sonra içmek için bir sigara istedi vermediler. Bir sigara için yalvarmaya başladı. Bağırarak susturdular. Oysa birkaç saat sonra onu darağacına çekeceklerdi. Karyolasında doğrulup oturmak istedi. Birakmadılar. Bir tabip üsteğmen, "ısrar edersen seni karyolaya bağlatırım sonra!" diyerek onu tehdit etti.
"Tuvalete çıkmak istiyorum!" dedi. "Gözümüzün önünde yapacaksın!" diyerek cibilliyetlerini ortaya koydular. Ve darağacına çekilmeden 4-5 saat önce, başına dikilen doktorlar ona:
"Şimdi senin basurunu kontrol edeceğiz!" dediler. İtiraz etti. "Yapmayın!" dedi. "Benim bir şikâyetim yok! İstemiyorum!" diye karşı koymaya çalıştı. Dinlemediler. Utanmadan, sıkılmadan, vicdanları sızlamadan onu bir de basur muayenesinden geçirdiler. Sonra giyinmesine yardım ederek, onu anlatılmaz bir zevkle, heyecanla idam sehpasına götürdüler.