Özel mülkiyetİn kurumsallaşması, Hegel için, 'nesnelerin' en sonunda öznel dünyanın içersine katılmış olduklarını imlemektedir: nesneler bundan böyle 'ölü şeyler' değildirler, ama, bütünlükleri içinde, öznenin kendini olgusallaştırma alanında bulunmaktadırlar. İnsan çalışıp çabalayarak onları örgütlemiş ve böylece kişiliğinin bir bileşeni yapmıştır. Doğa böylece insan tarihinde yerini almakta, ve tarih özsel olarak insan tarihi olmaktadır. Tüm tarihsel savaşımlar mülkiyeti olan bireylerden oluşan kümeler arasındaki savaşımlar olmaktadırlar. Bu uzak erimli kavrayış tin alanının daha sonraki kuruluşunu bütünüyle etkilemektedir.
İnsanın dünyası, Hegel'e göre, bir karşıtlar bütünleşmesi dizisi içinde gelişmektedir. İlk evrede, özne ve nesnesi bilinç ve kavramlarının biçimini almaktadırlar; ikinci evrede, başka bireyler ile çatışma içindeki birey olarak görünmektedirler; ve son evrede ulus olarak görünmektedirler. Yalnızca son evre özne ve nesne arasında kalıcı bir bütünleşmenin elde edilmesini temsil etmektedir; ulus nesnesini kendi içinde taşımaktadır; çabaları yalnızca kendini yeniden üretmeye doğru yönelmiştir. Üç evreye üç ayrı bütünleşme 'ortamı' karşılık düşmektedir: dil, emek, ve mülkiyet.
Bilincin tarihte aldığı ilk biçim bir bireyin bilincinin biçimi
değil ama belki de en doğrusu tüm bireyselliği topluluğa gömmüş ilkel bir küme bilinci olarak temsil edilebilecek bir evrensel bilinç biçimidir. Duygular, duyumlar, ve kavramlar gerçekte bireyin değildirler, tersine herkes tarafından paylaşılmakta ve böylece tikel değil ama ortak öğeler bilinci belirlemektedirler. Ama bu birlik bile karşıtlık kapsamaktadır; bilinç ancak nesneleri ile karşıtlığı yoluyla bilinçtir.
Eğer us ve özgürlük gerçek varlığın ölçütleri iseler, ve içinde
özdekselleştikleri olgusallık usdışılık ve kölelik tarafından sakatlanmışsa,o zaman yine ideada dinginliklerine ulaşmaları gerekmektedir.
Böyle bir kendine-özdeşliğe ancak öz-bilinç ve bilgilenme ortamı
yoluyla erişilebilir. Çünkü yalnızca kendisinin ve dünyasının
olanaklarını bilme yetisini taşıyan bir varlık verili her varoluş
durumunu kendi özgür öz-olgusallaşması için bir koşula dönüştürebilir.
Gerçek olgusallık özgürlüğü, ve özgürlük gerçekliğin
bilgisini öngerektirir. Gerçek olgusallık, öyleyse, bilen bir öznenin
olgusaliaşması olarak anlaşılmalıdır. Hegel'in edimselliği çözümlemesi
böylece tüm olgusallıktaki gerçek edimsel olarak
özne düşüncesine götürmektedir.