Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2

M. Ertuğrul Düzdağ

Newest Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 Quotes

You can find Newest Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 quotes, newest Üstad Ali Ulvi Kurucu - Hatıralar 2 book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
OSMANLI, İSLÂM AŞKINDA ERİMİŞ...
İbrahim Sabri Bey konuşmasını, babası Mustafa Sabri Efendi'nin şu sözleriyle noktalamak istediğini söylemiş ve şöyle demişti: - "İslâm, Müslüman olmak şerefiyle müşerref olan her kavme yakışmıştır; Fakat Türk'e daha da çok yakışmıştır. Osmanlı, İslâm'ı ilminin yanında edebi ile birlikte almış, benimsemiştir. Osmanlı, İslâm'ı yaşamak aşkında erimiş; dini, bütün hayatına, hâl ve harekâtına tatbik gayesinde fânî olmuştur..."
Sayfa 316 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Osmanlı İslâm'da Erimiştir, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
*ZİHAFSIZ ve **İMALESİZ ARUZ VEZNİ...
İbrahim Sabri Bey, konuşmasına şöyle devam etti: - "Osmanlı Dil ve Yazı'da yaptığını Şiir lisânında da yapmıştır. belki tuhafınıza gider; inanması güçtür, fakat bu olmuştur ve Osmanlı son devirde, aruzu o hâle getirmiştir ki, zihaf ve imâleyi kaldırmıştır. [...] Şairlerimiz Tanzimat'la başlayan, Fikret, Âkif ve Yahya Kemal'le devam eden bir edebî hareket neticesinde, lisanımız bu hâle gelmiştir. M. Âkif Bey'in Safahat'ında ve Yahya Kemal'in şiirlerinde, vezin icabı, zihaf ve imâleye ihtiyaç duyulmamıştır...
Sayfa 315 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Türkçenin Zenginliği, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
TÜRK ve HÜSN-i HAT SAN'ATI...
İbrahim Sabri bey Türk yazı san'atı bahsine geçti ve şöyle devam etti: - "Osmanlı, yazı bahsinde de (ilmî ve edebî asahada olduğu gibi) büyük bir hamle yapmıştır. Arabın ilk kullandığı primitif, iptidaî yazı şeklini, Kûfî yazıyı almış; dokuz güzel şekilde geliştirmiş, faekalâde bir sanat eseri hâline getirmiştir: Sülüs, celî, nesih, rik'a, ta'lik, dîvânî, icaze, kûfî, reyhanî... Bunlarla bir hüsn-i hat sanatı ihdas eylemiştir ki, bu netice ömürler süren çalışmalarla mümkün olabilmiştir...
Sayfa 315 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Aruzun Türkçeye İntibakı, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
TÜRKÇENİN SERÜVENİ...
Üstad mahmud Şakir'in Türkçenin nasıl bu kadar zenginleştiğine dair sualine İbrahim Sabri Bey'in cevabı muhteşem oldu, herkesi hayrette bıraktı: - "Efendiler, Selçuklu'yla tekâmüle başlayan ve Osmanlı'yla, Türkün ilmî ve edebî san'at dili o hâle gelmiştir ki, Arapçadan ve Farsçadan daha zengin olmuştur, dersem şaşmayın! Niçin? Çünkü Arapça ve Farsçada yalnız Arapça ve Farsça kelimeler var. Halbuki Türkçe, bu iki lisânın en güzel, en âhenkli ve en lüzumlu kelimelerini almış; üç dilin en güzel kelimeleri ile güzeller güzeli, âhenkli bir lisân teşekkül etmiştir. Türk şairleri de bu sayede, kelime ve kâfiye zenginliğine kavuşmuşlar ve divan edebiyatını, öyle güzel bir terkib ile en yüksek edebiyat şahikasına eriştirmişlerdir..."
Sayfa 314 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Türkçenin Zenginliği, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
TÜRKÇENİN ZENGİNLİĞİ...
Mahmud Şakir, Yesari Asım Bey'in mısraını dinledikten sonra hayranlıkla: - "Yâhu, Türk, İslâm'ı kabul etmekle neler kazanmış! ben Türkçeyi bilmem, fakat zannederim ki, İslâm'ı kabul etmeden önce, Türk lisânında bu âhengi verecek uzun heceler yoktu. Bu nâmütenahiliklere âit fikirleri ifâde etmek için gereken dil zenginliği, nasıl tekâmül edip bu kadar genişlik ve derinlik kazanabildi?.."
Sayfa 314 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Türkçenin Zenginliği, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
BEZMİNDE GEÇEN HER GECEYİ BİN YIL UZATSAM...
Üstad Mahmud Şakir'in, Geceye Şiirinden sonra, sohbete bende katıldım ve: - "Efendim, sizin ifâde ettiğiniz mânâyı, bir Türk Şairi, bir mısra ile ifâde etmiştir; müsaade buyurursanız okuyayım." "Buyurun memnuniyetle dinleriz" dedi. Allah rahmet eylesin Yesari Asım Bey merhumun şu mısraını okudum: "Bezminde geçen her geceyi bin yıl uzatsam." Mısra biter bitmez, Mahmud Şakir bir feryât kopardı: "Ey Âli Ulvî! Okuduğun bu mısradan mânâ olarak bir kelime anlamdım. Fakat mısradaki, musikî, âhenk beni büyüledi. Allah aşkına bir daha oku." dedi.
Sayfa 313 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Bezminde Geçen Her Geceyi, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
EY GECE UZA!..
Üstad Mahmud Şakir, yine bir sohbette, sözlerine, âna ve mekâna muvafık edebî birkaç cümle ile nihayet vermek istedi. Ecdâd derki, diye söze başladı: "Yâ leyl tul, yâ nevm zul, / Yâ subh kıf, yâ tabl ul..." Ey gece uza ki, sohbetimiz devam etsin, / Ey uyku, gözümüzden silin ki, uykumuz gelmesin. / Ey tanyeri, sen de ağarma şafak atmasın ki daha gündüze çok var, / Ve ey darbuka sen coş..."
Sayfa 312 - 313 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Geceye Şiir, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
ZİLLETE ALIŞMIŞ...
Üstad Mahmud Şakir'inde bulunduğu mutad edebî toplantılardan birinde, hiç unutmam Abbasîler devrinin en büyük şairlerinden olan Ebu't-Tayyib el-mütenebbî'nin "Divân"ı okunuyordu. Şairin şu muhteşem beyiti okundu: "Men yehün yüshilü'l-hevânu aleyhi / Mâ li-curhin bi-meyyitin îlâmu..." Zelil olan kimseye zillet kolay gelir. Ölmüş bir insanın aldığı darbelerden acı duymaması gibi...
Sayfa 310 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Büyük Edipler, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
DÂVA ADAMININ ÖZEL HAYATI OLAMAZ!..
Hasanü'l Benna gibi dâvâ adamlarının, hâlleri, tavırları ve yaşayışları; sözlerinden daha tesirli olur. Bu insanlar her ânlarını, günün 24 saatini, Müslümanca yaşarlar. Ben, Hasanü'l Benna, M. Sabri efendi, Zâhid Kevserî, Yozgatlı İhsan Efendi gibi zâtlarda bu hâli gördüm. Ne yazık ki, İslâm dâvâsına önder olduğu söylene bazı meşhur kimselerin, şahsi davranışlarında, siyasî ve ticarî hayatlarında, yakışıksız hâller görülebiliyor... "Canım, bu onun özel hayatıdır, karışmayalım!" denilemez. Çünkü dâvâ adına öne çıkmış adamların, özel hayatları olamaz... Özel hayatını keyfine göre yaşamak isteyenler, İslâm adına öne çıkmazlar, çıkamazlar, çıkmamalıdırlar...
Sayfa 294 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Hasanü'l-Benna-, Dâvâ Adamının Özel Hayatı Olmaz, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
KAZIN AYAĞI DEĞİL, KAZA AYAĞI!..
Şeyhü'l-İslâm Mustafa Sabri Efendi bir vesile ile anlatmıştı: - "Zahid Efendi'nin Düzce'de bir ahbabı varmış. Kazın ayağı değil de, kaza ayağı dermiş. Evet kaza ayağı öyle değil, düşmanı hafife almamak lâzım. İslâm düşmanları çok derinlerdedir, her yerde kolları vardır..."
Sayfa 279 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Hasanü'l-Benna-, Düşman Çok Derindedir, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.