Azizim o beş saat içinde, ben ölümü gördüm. İnsan, “Allah’ı görür gibi ibadet etmek” manasına gelen "ihsan"a riayet ederek ibadet etse, tefekkür etse, günah mı işleyebilir? Gaflete mi düşebilir?
O beş saat zarfında, gözümün önünden, neler geldi, neler geçti? Hayatta neler yapılmak lâzım imiş de, yapılmamış. Fırsatlar değerlendirilmemiş... Bunlar hep insanın gözünün önünden geçiyor.
Ebu Eyyub el-Ensarî hazretlerinin, peygamber efendimize arz ettiği bir şikâyeti var.
“Yâ Resûlallah, namazlarımda huzur bulamıyorum. Namaz mü'minin mirâcıdır.' buyuruyorsunuz. Namazlarım maalesef mirac olmuyor. Ne tavsiye buyurursunuz?”
Peygamber-i Zîşan, şu cevabı veriyor:
"Yâ Ebâ Eyyûb! Sallî salâte'l-müveddi’în. Dünyaya veda eden kimselerin namazı gibi kıl...”
Hayatının son namazını kılan insan ki, ondan sonra artık, Allah'ın huzuruna varacak. Ona, "gel bakalım!” denilecek. Defter-i a'mali eline verilecek. Sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin, Ebu Eyyub'a olan bu tavsiyeleri, orada hatırıma geldi. Öğlen ve ikindi namazlarını, orada, o düşüncelerle, hislerle kıldım... Ah, bütün namazlarımı hep öyle kılabilseydim!
Beş saatlik o bekleme sırasında, idam olunma ihtimali kuvvetlendikçe, öyle düşündükçe, insanın üzerine, baygınlık gibi bir hâl geliyor. Âleminiz değişiyor... Bir, meleklerin gelip de gözünüze görünmesi kalıyor... Artık huzur-i İlahi’ye çıkmak, meleklerin suale çekmesi kalıyor...