Halkın eksiklerini gidermek için onların elinde ne var ne yoksa almayı çözüm sayanlar,özgür bir ulusu yönetmekten zerre kadar anlamıyor demektir.
Büyük bir gayret ve anlayış çabası göstermeden insanın gerçek anlamını hemen sezeceği kanunlara ihtiyaç vardır. İnsanların çoğunluğu zeki olmadığından ve aynı zamanda kendi ticari işleriyle çok fazla meşgul olduklarından uzun soluklu bir araştırmaya ayıracak zamanları da yok kabiliyetleri de.
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
Mezarı olmayanın kefeni göklerdedir, yükselir, cennete uzanan yol da, bütün her yerden aynı mesafededir.
GEZİLERİ VE BAŞKA KONULAR
Kendiliğinden hiç de yararlı olmayan altına neden bu kadar değer verildiğini, insanın dilediği gibi kullandığı bir nesnenin nasıl insandan daha üstün sayılabileceğini anlamıyorlardı. Bir de şuna şaşıyorlardı: Nasıl oluyor da, bir eşek kadar bile kafası işlemeyen vicdansız, ahlaksız, budala zenginin biri, sadece birkaç torba altını var diye, akıllı, dürüst bir sürü insanı buyruğu altında köle gibi kullanabiliyordu.
Sayfa 99 - AlgıKitabı okudu
Lakin göz ikisi arasında bir fark sezemedikten sonra, bir taş ha hakiki olmuş ha sahte, ne fark eder ki? Her ikisinin kıymeti, gözü görmeyen birisi olduğu kadar gören kişi için de aynıdır.
Sayfa 128Kitabı okudu
Oysa insan nasıl olur da, bu kan dökmeden, güçlünün güçsüzü, zalimin masumu alt etmesinden, azgın bir köpeğin ürkek bir tavşanı parçalamasından zevk duyabilir?
Reklam
Maalesef :(
Bugünkü soyluluk zenginlikten başka bir şey değildir.
"Zaten insan ister istemez kendi aklını herkesin aklından üstün görür. Hem kirpi de kendi yavrusunu dünyanın en yumuşak şeyi olarak gördüğü için, pamuğum diye severmiş. "
Oysa savaştan önce barışa önem vermeli, insan barış üstüne kafa yormalı.
Bir halkın acıları, iniltileri ortasında keyif sürmek krallık değil, zindan bekçiliği etmektir.
Reklam
Ütopya Kavramı
Ana Britanica'nın Ütopya maddesi şöyle; "yaşayanlarına kusursuz bir düzen içinde var olma olanağı sağladığı kabul edilen ideal ülke." Kelimenin çağrışımı ise, "olanaksız ölçüde idealist" reformcu görüşlere temel olmuştur. Sözcük ilk olarak Sir Thomas More tarafından 1516 yılında telaffuz edildi. Terimi yunanca qu  (değil) ve topos (yer) sözcüklerinden türeten More, olmayan yer anlamına gelen sözcüğü, bütünüyle akıl yoluyla yönetilen ortak mülkiyete dayalı bir kent devleti olarak betimledi.
Sayfa 11 - AlgıKitabı okudu
Duygularıma, tabiatıma aykırı bir durumda nasıl mutlu olabilirim?
Bir fırtınada kaptan, rüzgâra söz geçiremiyorum diye gemiyi bırakır mı ?
Halkın yoksulluğu kralın varlığını korur. ... Yoksulluk ve açlık yürekleri çökertir, ruhları körletir, insanları acı çekmeye, köle olarak yaşamaya alıştırır: Öylesine ezer ki onları, boyunduruklarını sarsmaya güçleri kalmaz.
Sayfa 29 - İŞ Bankası Kültür Yayınları
Resim