Şolohov, Şolohov, Şolohov!
Sen ne tür bir hikmetsin, nasıl bir yüreksin böyle! Okuduğum romanlar hakkında uzun uzun inceleme yazmam... Çünkü daha önce böyle uzun incelemelere denk geldiğim de nedense okuyacağım kitap için hevesim kaçar.
Bu yüzden size ayrıntıya girmeden şunları söyleyeceğim;
Bozkırı, enfes betimlemelerle gezmek istiyorsanız, uçan şahinin kanatlarına konmak istiyorsanız, taşranın en ücra yerine, insanların içerisinde düşmek istiyorsanız, hayat denilen olgunun ne tür bir mücadele olduğunu öğrenmek istiyorsanız mutlaka Şolohov okumalısınız.
Usta yazar bozkır, taşra yanında savaş denilen iğrençliği de satırların arasına öylesine muazzam koyuyor ki, hayran kalmamak elde olmuyor.
Ah edebiyat ah! Seni daha önce neden keşfetmedim, çok pişmanım, çok!
Kazakların üstündeki hakimiyete, güce, kolhozlara, kulaklara gidecek sanki Dadıvov`un odasına oturup, karşılıklı sohbet edeceksiniz. İnsanlarla dertlenecek, kurtuluş mücadelesine girişecek, bozkırı seyrederek, gecenin soğukluğunu hissederek hayallere dalacaksınız...