Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları

Celil Sadık

Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları Sözleri ve Alıntıları

Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları sözleri ve alıntılarını, Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları kitap alıntılarını, Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Son Akşam Yemeği, İtalya'nın Milano kentinde, Santa Maria Della Grazie Manastırı'nın yemek salonunda bulunmaktadır. ... Santa Maria, Dominikan keşişlerinin bulunduğu bir manastırdı ve bu büyük duvar resmi, keşişlerin yemeklerini yerken izleyebileceği, manen kuvvetli bir manzara sunmak için yapılmıştı.
Reklam
Michelangelo Buonarroti
Babası resmi bırakması için ona diğer akrabaları üzerinden baskı yapmaya başladı. Amcaları da işin içindeydi. Michelangelo'yu dövmeye kadar gitti bu iş. Ancak o hiçbir zaman vazgeçmedi. O günleri şöyle aktarıyor: "Babam ve amcam, sanatın aileye girmesini utanç saydıkları için beni sık sık döverlerdi."
On parmağında on marifet. Matematik, müzik, resim
Aradığı şeyin matematik olmadığını anlayan Leonardo (Da Vinci), hemen ardından müziğe ilgi duymaya başladı. Telli çalgıları öğrenmeye koyulmuş ve merakını en çok cezbeden de lir olmuştu. Babasının desteği ile müzik dersleri almaya başlayıp lir çalmayı öğrendi. Leonardo'nun sesi de güzeldi üstelik. Doğaçlama şarkıları ve liriyle dinleyenlerin beğenisini kazanıyordu.
Leonardo da Vinci, İsa'nın öğrencilerine, "İçinizden biri bana ihanet edecek." dediği o "anı" resmederek bir ilke imza atmıştır. Bunu görmek oldukça kolaydır üstelik: Esere bakar bakmaz İsa'nın cümlesini yeni bitirdiğini hissedebilirsiniz. Havariler ise aralarında tartışmaktadır: "O sen misin? Yoksa ben miyim?" Aynı konuyu tasvir eden diğer resimlerde statik bir şekilde yemek yiyen figürler görüyorken burada önemli bir âna tanıklık ettiğimizi hissederiz. Eserde hem bir düzen hem de kaos var. Bize bu kaos ortamını deneyimleten ise havarilerin yüz ifadeleri ve el-kol hareketleri gibi pek çok detay...
Da Vinci dışa dönük yapısıyla herkesi iyi yönde etkilemeyi başarıyor, güzel giyinip güzel konuşuyordu. Bilime ve tüm canlıların özgürlüğüne inanıyordu. Bu yüzden Floransa sokaklarında gezerken kuşçulara gider, kafeslerdeki bütün kuşları satın alır ve kapılarını açarak hepsini özgür bırakırdı.
Reklam
David(Davut) Heykeli
Soderini, bir sabah saraydan çıkıp durmuş, aşağıdan yukarıya doğru heykele bakarak sanatçıya şöyle demişti: "Michelangelo, bana burnu çok büyükmüş gibi geliyor." Heykeltıraş, Sancaktar'ın yanlış bir noktada, heykelin tam altında durmuş olduğunu ve perspektifin onu yanılttığını hemen fark etmiş ama hiçbir şey söylememiştir. Sol eline bir avuç mermer tozu alıp, dev heykelin başına kadar merdiveni çıktı. Yontuyormuş gibi küçük mermer parçalarından ve mermer tozundan birazını Soderi'nin başına düşecek şekilde bırakıyordu. Soderini, mermer parçacıkları ve tozu yüzüne gelmesin diye birkaç adım yana kaydı. "Sayın Soderini," diye sordu bir süre sonra Michelangelo, "Şimdi nasıl oldu?" "Tamam, şimdi içime sindi. Yeniden yaşam verdin heykele."
Ah be Michelangelo :D
Şüphe yok ki Michelangelo da kusursuz bir birey değildi ve kibrine yenilerek normalde asla tenezzül etmeyeceği bir şey yapmıştı bu esere. Bir gün yine eleştirileri dinlemek için eserin önünde durduğu sırada, yanında sohbet edenlere kulak kabarttı. Yanındakilerden biri, heykeli kimin yaptığını sormuştu diğerine. "Milano'dan bizim Gobbo," diye yanıtladı ziyaretçi. Aslında canlarının istediği adı verebilirlerdi bu eserin yaratıcısına, çünkü heykelde imza yoktu. Michelangelo buna katlanamadı. Akşamın çökmesini ve herkesin kiliseden çıkıp gitmesini bekleyecekti. Yanına bir lamba alıp akşam olana dek kilisede saklandı. Sonunda herkes gitmiş, kilisede tamamen yalnız kalmıştı. Heykelin yanına geldi. Yontu aletlerini çıkardı ve platformun üzerine çıktı. Meryem figürünün sol omzundan sağ tarafına doğru sarkan bir kuşağa Latince Michael Angelus Bonaratus Florentinus Faciebat yazdı: " Floransalı Michelangelo Buonarroti tarafından yapılmıştır."
Rönesans dönemi resim ve heykel sanatının altın kuralları: Uyum, ahenk, denge, zarafet, piramidal formla bu tekniğin sağladığı etkileyici perspektif, iyi anatomi ve dengeli ışık-gölge oyunları.
Bahsedilen Eser: Genç, Hasta Bacchus
Ölümsüz Bacchus, Caravaggio'nun ellerinde kendisinin ölümlü bir yansımasına dönüşmüş durumda. Bu resme gelene dek, sanat tarihinde böylesine hasta ve zayıf görünen bir mitolojik figüre rastlanmamıştır.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Apollon, mitolojide aşk maceraları ile ön plana çıkan bir tanrıdır. Bunlardan birinde Peneus'un kızı Daphne'ye aşık olur. Ancak bu güzeller güzeli peri kızı Apollon'a yüz vermez. Daphne bir gün ormanda gezerken, Apollon çıkar karşısına. Kız korkar ve kaçmaya başlar Apollon'dan... Kovalamaca uzun bir süre devam eder. Apollon vazgeçecek gibi değildir ve giderek yaklaşır Daphne'ye. Güzel kız en sonunda Toprak Ana Gaia'ya dua etmeye başlar. Bu durumdan kurtulmak istediğini yakarır. Toprak Ana, kızın çaresizlikle dolu dualarını, çığlıklarını duyar ve Daphne'yi anında bir ağaca çevirir. Toprak açılır, kızın ayakları toprağa saplanıp kalır ve kök salmaya başlar. Saçları filizlenir, parmakları dallara dönüşür. Peri kızının gövdesi ağaç kabuğu görünümünü aldığında Apollon, onun sıcak kalbinin hala attığını duyar ve ağacın yapraklarından bir taç yapar kendine. Çoğu imparator ve kralın yaçlarını defne ağacı yaprakları ile dallarından yapması bundandır.
Sayfa 204Kitabı okudu
Medici yönetimi son bulup, Floransa Başrahibin eline kalırsa ne mi olur?
Başrahibin yönetimindeki Floransa'nın atmosferi, ortaçağ karanlığını aratmıyordu. Uçlarda ve katı bir dini anlayışı topluma dayatmaya çalışan Başrahip, gitgide güçleniyordu. Anayasayı değiştirmeye çalışıyor, yeni maddeler öneriyordu. Karnavallar da düzenlemekten geri durmuyor ancak törenlere sadece erkeklerin katılmasına müsaade ediyordu. Kadınların katılımı bir yana dursun, karnavalı kapıdan, hatta pencereden izlemeleri bile yasaktı. Etkinlikler kapsamında düzenlenen alaylarda, ellerinde zeytindalı tutan adamlar İsa ve Meryem için ilahiler söyleyerek yürüyorlardı.
Rönesans'dan Barok dönemine geçelim bakalım
Barok resim sanatının doğuşu Michelangelo Merisi da Caravaggio'yla, yani Caravaggio'lu Michelangelo ile başlar.
Sayfa 131Kitabı okudu
Arkadaşının kızına da tecavüz etmezsin, karaktersiz.
1611 yılında Orazio, kızını okula gönderemediği için daha önce birlikte çalıştığı bir ressam olan Agustino Tassi'den ona resim yapmayı öğretmesini istedi. Eski dostu bu teklifi kabul etti ve artık 19 yaşında genç bir kadın olan Artemisia, Tassi'nin atölyesinde eğitim almaya başladı. Ancak büyük bir heves ve heyecan ile başladığı bu eğitimde, tüm hayatını ve sanatını derinden sarsacak bir olay yaşandı: Agustino Tassi ve yakın arkadaşı olan Cosimo Quoris adında bir adam, Artemisia'ya tecavüz etti. Tassi, yaşananların hemen ardından Artemisia'ya endişelenmemesi gerektiğini ve onunla evleneceğini söyledi. Artemisia da buna inandı ve bir süre ilişki yaşadılar. Ancak daha sonra evlenmek istemediğini söyleyip Artemisia'yı terk etti. Orazio ise Tassi'nin evlenmek istemediğini duyduğunda buna çok sinirlendi ve ona tecavüz davası açtı. Bu davada Tassi'yi hem kızına tecavüz etmekle hem de evlerinden bir tablo çalmakla suçlamıştır. 1612 yılında mahkemenin verdiği karara göre Tassi'nin cezası sadece Roma'dan sürülmektir (kendisine verilen ceza bu, ancak uygulanıp uygulanmadığına dair hiçbir belge yok). Artemisia ise baştan çıkarıcı olmakla suçlanır. Bütün Roma, bu kadın ressam hakkında dedikodular uydurmaya başlar.
Sayfa 157Kitabı okudu
Ortaçağ Avrupa'sında tam bir cahiliye dönemi yaşanıyordu... İskandinav mitolojisindeki tanrıça Freya, kedi şekline bürünebiliyordu ve cuma günleri de bu tanrıçaya adanmıştı. İngilizcede cuma gününe verilen Friday (Freya's Day'in kısaltılmış hali) adı da buradan geliyor. Pagan Vikingler için cuma, ayinler ve törenlerle geçen kutsal bir gündü. Sonraki dönemlerde Hristiyanlık, ortaçağı karanlığa, cahilliğe ve batıl inançlara gömdüğünde Freya bir şeytan olarak kabul edildi ve tüm kedilerde birer kötü ruh ilan edildi. Kediler artık açık bir hedef haline gelmişti ve hepsi avlanıyordu. Önce cuma uğursuz gün olarak kabul edildi sonra da kedi besleyen kadınlar cadı ilan edilip kedileri ile birlikte öldürüldüler. Çünkü kediler artık onların gözünde şeytan tarafından cadılara yardımcı olmak üzere atanmış cinlerdi. Binlerce kedi ve kadın aynı kaderi paylaştı: ya asıldığı ya yakıldılar. Tabii bu kadar kediyi yok ederseniz meydanların farelere kalması kaçınılmaz olur! Nihayetinde önü alınamayan fare popülasyonu tüm Avrupa'ya Kara Veba'yı getirdi ve bu saçma batıl inanç binlerce insanın ölümüne sebebiyet verdi. Bu olaydan sonra kimse kedilere cin, iblis veya lanetli diyemedi.
481 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.