Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları

Celil Sadık

Most Liked Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları Posts

You can find Most Liked Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları books, most liked Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları quotes and quotes, most liked Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları authors, most liked Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları reviews and reviews on 1000Kitap.
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
sanat tarihine ilgi duyan fakat nereden başlaması gerektiğini bilmeyenler için başlangıç mahiyetinde bir kitap olup oldukça açık ve anlaşılır bir dile sahip uygarlığın ayak izleri.. ismiyle müsemma bu kitap uygarlıkların peşinden uygarlık elçileri ressamların, heykeltraşların hayatlarına ve eserlerine dair ilginç detaylar ile sizi adeta sürüklüyor. bastığı her ayak izinde okur; farklı bir hikaye, farklı bir bakış açısı ile tanışıyor. görsel ögeleri ile de oldukça göz doyuran bu kitap sayesinde okuyucunun bundan sonra sanat eserlerine yaklaşımının değişeceği ve içlerinde yatan hikayeyi daha iyi kavrayabileceği kanaatindeyim. ayrıca içinde barındırdığı psikolojik, mitolojik, tarihsel birtakım ögeler ile de bu alanlara karşı bir ilginiz yoksa bile merakınız oluşabilir. en azından kitabın bana tesirinin bu yönde olduğunu söyleyebilirim. şimdiden keyifli okumalar diliyorum. sanat aşkınız hiç bitmesin. :)
Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları
Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat DehalarıCelil Sadık · Epsilon Yayınları · 2019881 okunma
Reklam
220 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 days
Resim ve heykel sanatına ilgi duyup nereden başlayacağını bilemeyenler için güzel bir başlangıç kitabı. Okurken çok keyif aldım. Resim ve heykel ile ilgili hiç bilgim yoktu. Ama okurken bu konuda hiç zorluk çekmedim. Teknik terimler vs çok az, onları da gayet anlaşılır bir şekilde açıklıyor. Bu kitapta iki Rönensans döneminden, iki de Barok döneminden olmak üzere dört sanatçıya yer vermiş yazar. Da Vinci, Michelangelo, Caravaggio ve Bernini. Bu sanatçıların en önemli yapıtlarını tek tek inceliyor. Sanatçının yaşamına, kişiliğine, dönemin önemli olaylarına ve bu olayların sanatçının yaşamına, kişiliğine ve sanatına olan etkilerine değiniyor. Yapıtlarını incelemeye geçmeden önce resimlerin veya heykellerin ikonografisini, yani hikayesini, neyi betimlemeye çalıştığını anlatıyor. Ki bunların hepsi genellikle dini anlatılar oluyor. Resmin veya heykelin neyi anlatmaya çalıştığını bilince yorumlaması, bakması daha güzel oluyor. Hikayesini anlattıktan sonra resmi incelemeye geçiyor, bizim gözümüzden kaçabilecek detaylara değiniyor. Kitap içerisinde anlattığı eserlerin fotoğrafları da mevcut. Her birinden gözümü alamadım resmen. Oldukça başarılı bir kitaptı bana göre. Da Vinci ve Michelangelo'nun yaşamları ve eserleri daha çok dikkatimi çekti. Bu iki sanatçı için daha derin bir okuma yapmayı planlıyorum. Onları da severek okuyacağıma eminim. Ayrıca yazarın diğer iki kitabını da okumayı iple çekiyorum. Sanatı anlaşılır ve zevkli kıldı.
Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat Dehaları
Uygarlığın Ayak İzleri 1: Rönesans'tan Barok Dönem'e Sanat DehalarıCelil Sadık · Epsilon Yayınları · 2019881 okunma
Son Akşam Yemeği, İtalya'nın Milano kentinde, Santa Maria Della Grazie Manastırı'nın yemek salonunda bulunmaktadır. ... Santa Maria, Dominikan keşişlerinin bulunduğu bir manastırdı ve bu büyük duvar resmi, keşişlerin yemeklerini yerken izleyebileceği, manen kuvvetli bir manzara sunmak için yapılmıştı.
Michelangelo Buonarroti
Babası resmi bırakması için ona diğer akrabaları üzerinden baskı yapmaya başladı. Amcaları da işin içindeydi. Michelangelo'yu dövmeye kadar gitti bu iş. Ancak o hiçbir zaman vazgeçmedi. O günleri şöyle aktarıyor: "Babam ve amcam, sanatın aileye girmesini utanç saydıkları için beni sık sık döverlerdi."
On parmağında on marifet. Matematik, müzik, resim
Aradığı şeyin matematik olmadığını anlayan Leonardo (Da Vinci), hemen ardından müziğe ilgi duymaya başladı. Telli çalgıları öğrenmeye koyulmuş ve merakını en çok cezbeden de lir olmuştu. Babasının desteği ile müzik dersleri almaya başlayıp lir çalmayı öğrendi. Leonardo'nun sesi de güzeldi üstelik. Doğaçlama şarkıları ve liriyle dinleyenlerin beğenisini kazanıyordu.
Reklam
Ah be Michelangelo :D
Şüphe yok ki Michelangelo da kusursuz bir birey değildi ve kibrine yenilerek normalde asla tenezzül etmeyeceği bir şey yapmıştı bu esere. Bir gün yine eleştirileri dinlemek için eserin önünde durduğu sırada, yanında sohbet edenlere kulak kabarttı. Yanındakilerden biri, heykeli kimin yaptığını sormuştu diğerine. "Milano'dan bizim Gobbo," diye yanıtladı ziyaretçi. Aslında canlarının istediği adı verebilirlerdi bu eserin yaratıcısına, çünkü heykelde imza yoktu. Michelangelo buna katlanamadı. Akşamın çökmesini ve herkesin kiliseden çıkıp gitmesini bekleyecekti. Yanına bir lamba alıp akşam olana dek kilisede saklandı. Sonunda herkes gitmiş, kilisede tamamen yalnız kalmıştı. Heykelin yanına geldi. Yontu aletlerini çıkardı ve platformun üzerine çıktı. Meryem figürünün sol omzundan sağ tarafına doğru sarkan bir kuşağa Latince Michael Angelus Bonaratus Florentinus Faciebat yazdı: " Floransalı Michelangelo Buonarroti tarafından yapılmıştır."
Da Vinci dışa dönük yapısıyla herkesi iyi yönde etkilemeyi başarıyor, güzel giyinip güzel konuşuyordu. Bilime ve tüm canlıların özgürlüğüne inanıyordu. Bu yüzden Floransa sokaklarında gezerken kuşçulara gider, kafeslerdeki bütün kuşları satın alır ve kapılarını açarak hepsini özgür bırakırdı.
David(Davut) Heykeli
Soderini, bir sabah saraydan çıkıp durmuş, aşağıdan yukarıya doğru heykele bakarak sanatçıya şöyle demişti: "Michelangelo, bana burnu çok büyükmüş gibi geliyor." Heykeltıraş, Sancaktar'ın yanlış bir noktada, heykelin tam altında durmuş olduğunu ve perspektifin onu yanılttığını hemen fark etmiş ama hiçbir şey söylememiştir. Sol eline bir avuç mermer tozu alıp, dev heykelin başına kadar merdiveni çıktı. Yontuyormuş gibi küçük mermer parçalarından ve mermer tozundan birazını Soderi'nin başına düşecek şekilde bırakıyordu. Soderini, mermer parçacıkları ve tozu yüzüne gelmesin diye birkaç adım yana kaydı. "Sayın Soderini," diye sordu bir süre sonra Michelangelo, "Şimdi nasıl oldu?" "Tamam, şimdi içime sindi. Yeniden yaşam verdin heykele."
Bahsedilen Eser: Genç, Hasta Bacchus
Ölümsüz Bacchus, Caravaggio'nun ellerinde kendisinin ölümlü bir yansımasına dönüşmüş durumda. Bu resme gelene dek, sanat tarihinde böylesine hasta ve zayıf görünen bir mitolojik figüre rastlanmamıştır.
Sayfa 135Kitabı okudu
559 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.