Kafamda ne kadar oturtmaya çalışsamda çok anlam yükleyemediğim bir kitap oldu maalesef. Evet, iletişimsizlik yüzünden birbirlerine acı çektiren iki insan var (bunu bile doğru anladım mı emin değilim) karısı öldüğü için panik halinde olan, kafasını toparlamaya ve ne olduğunu anlamaya çalışan bir baş karakterimiz var. Karısına nazaran oldukça yaşlı ve susarak, kendini açıklamadan karısının onu anlamasını bekliyor.
Yazarında dediği gibi bu kitap 'Bir İdam Mahkumunun Son Günü' kitabı tarzında yazılmış. O kitabı okuyup en azından bir fikre sahip olabilmiş biri olarak, panik halindeki insan zihninin karmaşası beni dehşete düşürmüş durumda ama bir durup düşündüğümde, düşünceler gerçekten elektrik hızında ve biz her saniye onlarca şey düşünüyoruz. O yüzden kafa karışıklığımı sineye çekmeye çalışacağım
Gerçek bir olaydan esinlenilen bu kısa öyküde aslında ben babamı gördüm, babalarımızı, dedelerimizi, kendi ailemdeki susarak konuşma ustalarını gördüm ama hepsi böyle mi düşünür, böyle severler mi bilemem.
Biraz kalp kırıcı bir sonu olmasıyla beraber başından beri bildiğim bir gerçeğe üzülmekte şaşırtıcıydı. Benim için kolay bir okuma olmadı kesinlikle bazı paragrafları diğerlerinden daha fazla okumuş olabilirim
Tüm susarak konuşma ustalarına, bazende anlatmak gerekir, seni seviyorum diyebilmek. Karşıdakine verilen değeri dile getirmek. Rehinci abimizi örnek alalım sevdiklerimizi kaybetmeyelim