Uzun Hikâye

Mustafa Kutlu
Ben o zamanlar on altı yaşındaydım, lise birde. İnce uzun bir oğlan. Saçlarım kirpi gibi dik duruyor; ne yana, ne geriye taranmıyor, beni deli ediyordu. Babam "inatsın inat... İnatçı adamın saçı yatmaz. Dedeme çekmişsin besbelli. Keşke annene benzeseydin" diyordu. Keşke... Annemin lepiska gibi yumuşacık, sarı saçları vardı. En çok o mavi gözlerini özlüyorum. "Benim oğlum okuyacak yüksek bir memur olacak" der, sonra da göz ucuyla babama bakardı.... Devamı kitapta.
114 sayfa · İlk Yayın Tarihi: 2000
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Hayat kitapla güzel!
115 syf.
10/10 puan verdi
·
30 saatte okudu
Hayat dediğimiz nedir ki? Kimimize göre kısa, kimimize göre uzun bir hikâye. İçinde acıların, umutların, sevdaların, haksızlıkların, düşmelerin, kalkmaların ve nihayetinde yaşama tutunma
Uzun Hikâye
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202340,9bin okunma
UZUN HİKAYE İNCELEMESİ - Dikkat spoiler içerebilir!
115 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Uzun hikaye 2000 yılında küçük küçük hikayelerden ortaya çıkmış bir eserdir. Hikaye de baba oğul anne üçlemesi ve sıkıntılı hayatları içindeki göçebe yaşamdan bahsediliyor. Kitabı elinize aldığınızda terapi gibi gelecek hiç kuşkunuz olmasın. Ayrıca yönetmenliğini Osman Sınavın üstlendiği aynı ismi taşıyan bir sinema filmide yapıldı. Kitabı okuduktan sonra cila niyetine izleyebilirsiniz. Keyifli okumalar diler, böyle güzel bir mecrayı bizlere sunduğu için 1K ekibine teşekkür ederim.
Uzun Hikâye
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202340,9bin okunma
115 syf.
·
Puan vermedi
Lirik bir inceleme olsun bari. Şahsen benim ihtiyacım varmış. Musil’in Niteliksiz Adam’ını okuyorum bu aralar. Nasıl bir zorlanma, anlatamam. Ama okuyacağım. Çünkü ben Musil’i çok seviyorum.
Uzun Hikâye
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202340,9bin okunma
Hayat kitapla güzel
115 syf.
10/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Merhabalar sevgili okurlar. Bu güzel alıntıyı en başa yazmak istedim. Çünkü hayat, kişiden kişiye anlamı değişiyor ve bu anlamlar, düşünceler hayatta yaşadıklarımızla değişip farklılaşıyor. Kitaplar ise bizim arkadaşımız, sırdaşımız ve can yoldaşımız. Gerçekten de hayat kitapla güzel :) Kitaptaki bir alıntıyla devam edecek olursak: " Ben ne yazabilirim ki? Yazdığım neye yarar? Olsun, işte besmeleyi çektim, işte yazıyorum." Ben de besmeleyi çektim. İşte yazıyorum:) Bulgaristan göçmeni Ali Bey ve Münire Hanım`ın tanışma öyküsü ve birlikte kaçmaları üzerinden hikayemiz başlıyor. Biz bu hikayeyi tabi Ali Bey`in oğlu vasıtasıyla okuyoruz. O anlatıyor bizlere. Kitap akıcı ve doğal bir dille yazılmış. O kadar doğal ki halktan yani bizlerden birer parçayı içinde bulunduruyor. Aşk, özlem, mutluluk, hüzün hepsi var. Bir kasabada geçen olaylar biz okuyucuları da haliyle o dünyaya çekiyor. Bir sonraki sayfada acaba ne olacak? Diye merak edip duruyorsunuz. Turan, Suna, Feride, sarhoş Selami hepsinin hikayesi sizi etkiliyor. Bu uzun hikayede hepsinin bir etkisi var. Anadolu`yu ve onun gerçeklerini güzel anlatan bir hikaye olmuş. Kitabı okumanızı tavsiye ediyorum. Hatta sonra 2012 yapımı başrolde Kenan İmirzalıoğlu ve birbirinden değerli oyuncuların oynadığı yaklaşık 2 saat olan kitap adıyla aynı isimli Uzun Hikaye filmini de izlemenizi tavsiye ederim :) Keyifli okumalar Kitapla kalın...
Uzun Hikâye
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202340,9bin okunma
Trenler ayrılık getirirdi.
115 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
İncecik bir veda havası, Neşet Ertaş türküsü tadında anadolunun küçük kasaba yaşantıları arasında dolaşıyoruz. Kasabaların içindeki hayatların kanat taktığı hayalleri uçup gidiyor, konacak bir dal
Uzun Hikâye
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202340,9bin okunma
115 syf.
·
Puan vermedi
Küçük kasabalar, tren istasyonları ve yollarda geçen, hiçbir yere tutunamayan kısa ama aslında upuzun bir hikâye bu… Bugün film izlemek için film arayışına girmiştim. Karşıma Uzun Hikâye çıktı. Tam
Uzun Hikâye
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202340,9bin okunma
İncelemeden ziyade anı niteliğindedir
115 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
4 sene önce ortaokulda Türkçe hocam benden proje ödevi olarak bu kitabı okuyup özetini çıkarmamı istemişti. O zamanlarda özet çıkarmaktan pek hoşlanmadığım ve saçma bir ergen öz güvenim olduğunu
Uzun Hikâye
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202340,9bin okunma
114 syf.
9/10 puan verdi
·
18 saatte okudu
Bulgar göçmeni olan Ali’nin oğlu ve eşiyle olan hikayesi… Ali bey aşık olur fakat ailesi buna onay vermez. Çareyi kaçmakta bulan iki aşık kasabadan kasabaya bir tren vasıtasıyla kaçarlar. Trenin götürdüğü yer onların artık evidir. Münire hanım ve bir çocuğu vefat etmiştir. Ali bey ve Mustafa(baba ve oğul)baş başa kalmıştır. Bir kasabaya yerleşirler ve Ali bey yazıya, okumaya düşkün bir adamdır. Orada bir küçük kitapçı açarlar. Ali bey siyasi yazılarından dolayı hapise girmiş, Mustafa tek başına kalmıştır. Bu yalnızlık vakitlerinde Feride adlı bir kıza aşık olur ve tıpkı babasının kaderi yaşanacaktır fakat kız kaçmayı kabul etmez. Mustafa artık tamamen yalnız kalmıştır. Ve babasının daktilosu ile tam olarak bu eseri yazmaya başlamıştır. Oldukça sade yazılan eser, betimlemelerle süslenmiş, bir çırpıda okunabilecek bir kitap.
Uzun Hikâye
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202340,9bin okunma
115 syf.
10/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
İşte her sayfasında başka bir yüz ifadesiyle buluştuğum, altın değerinde muhteşem bir kitap daha... Kitabın son sayfasını bitirdiğim o buruk birkaç dakikadaki kalp sızımı mı, yoksa küçük bir
Uzun Hikâye
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202340,9bin okunma
115 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 saatte okudu
Esselamünaleyküm arkadaşlar. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. İlk kez bir kitap adına inceleme yazıyorum, ve yazmamdaki sebep kitabın güzelliği, akıcılığı, doğallığı olup, tek nefeste okuyup bitirmemden kaynaklıdır. Bana göre Mustafa Kutlu’nun yazdığı en güzel hikayenden birisi kitap çok akıcı ve okurken sürükleyici şekilde okuru bırakmıyor. Kitabın hikayesi 16 yaşındaki bir çocuğun hayat hikayesini kaleme almakla başlıyor. Zaman zaman hayata karşı babasıyla beraber yaşadıkları zorlukları, o zamanın yaşayışını, kültürünü, insanını anlatıyor. Babasının duruşundan, dürüstlüğünden, karakteristik özelliklerinden dolayı sürekli göçmek kasabadan kasabaya sürüklenmek zorunda kalıyorlar. Her kasaba da ayrı hayat hikayesi ayrı anıları bulunmuş oluyor. Böyle böyle derken kendisi kısa ve ince ama Adı Uzun Hikaye olan kitabın sona gelmiş oluyoruz. İncelememi bir alıntıyla bitirmek istiyorum. “Beni bir küçük çocuk değil, bir arkadaş, bir akran, bir yoldaş gibi görüyordu.” Hayırlı okumalar dilerim.
Uzun Hikâye
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202340,9bin okunma

Yazar Hakkında

Mustafa Kutlu
Mustafa KutluYazar · 53 kitap
Mustafa Kutlu, 6 Mart 1947’de Erzincan’un Ilıç ilçesine bağlı Kuruçay nahiyesinde doğar. Babası Nurettin Bey, annesi Sulhiye Hanım’dır. Beş kardeştirler. Üç ablası ve bir de kız kardeşi vardır. Mustafa Kutlu ‘nun ailesi ilmiye sınıfındandır. Babası Nurettin Bey rüştiye tahsillidir. Nahiye Müdürlüğü yapar. Anadolu’nun pek çok yerinde bu görevi yürütmüştür. Dedeleri de çeşitli memuriyetlerden gelmedir. Soylarına Hacıyakupoğulları denir. Ailenin bilinen bütün kökleri Erzincan’dadır. Babasının görevi sebebiyle bir yerde bir iki sene kalıp başka bir yere nakilleri gerçekleşir. Babası 1953 yılında emekli olduktan sonra Erzincan’a döner, kahvelerde arzuhalcilik yapar. Babasını 1959 yılında 12 yaşındayken kaybeder. Babası ile pek fazla içli dışlı olamaz. Nurettin Bey tam bir Osmanlı Beyefendisidir. Eski harfleri çok iyi yazar. Kutlu’nun kendisi gibi Nurettin Bey de babasını 12 yaşında kaybeder. Babanne ikisi erkek, ikisi kız olan çocuklarını kendi başına yetiştirmek zorunda kalır. Mustafa Kutlu ‘nun Annesi Sulhiye Hanım ve babannesi de tam bir Osmanlı Hanımefendisidirler. Eşlerinin yokluğunu çocuklarına hissettirmemek için ellerinden gelen gayreti gösterirler. Sulhiye Hanım’ın isminin kaynağı 1923’te ilan edilen Cumhuriyet’tir. “Sulh” olduğu için ismini Sulhiye koymuşlardır. Çocukluğunda yazları annesinin köyüne gider. Eskiden şehir ve taşra hayatı birbirinden bugünkü kadar kopuk değildir. Erzincan’da mahallelerinin hemen yakınında bir köy uzun yıllar; ahırıyla, mereğiyle, davarı, nahırıyla varlığını korur. Babasının tayin edildiği bir nahiyede ev bulamadıkları için istasyon yakınlarında bir binada kalırlar. Burası Kemah Beylerinden Sağıroğulları’nın Cebesoy İstasyonu’na yaptırdıkları bir dinlenme evidir. Kısa bir süre de karakol binasında kalmışlardır. Bu günlerin hatıralarını Kupa Maçı [Gİ] ve 5492 [AKY] isimli hikâyelerinde kullanır. Burada dumanlı trenler, istasyonlar, demiryolu çalışanları, ıssız tabiat ve hayvanlarla içli dışlı olur. Beş altı yaşlarındayken okula giden ablalarının kitaplarından okuma yazmayı öğrenir. Bu kitaplardaki şiirleri ezberler. Okula gitmeden önce ikinci üçüncü sınıf talebesi kadar bir birikime sahip olur. Babasının ölümü ile birlikte (orta ikinci sınıftadır) zor günler başlar. Annesine yardımcı olmak için birçok iş yapar. Sebze halinde arabadan karpuz indirir, kahvede garsonluk, çadırlarda puantörlük yapar. Yine bu yıllarda uğraştığı iki iş vardır. Biri resim yapmak diğeri futbol oynamak. Mahalli ligde futbol oynar. Mustafa Kutlu – Tahsili Mustafa Kutlu, İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Erzincan’da okur. Ortaokula kadar oturdukları ev deprem sonrası yapılan prefabrik evlerdendir. Buraya elektrik gelmediğinden orta ikiye kadar petrol lambası kullanmışlardır. İlkokuldan itibaren edindiği okuma alışkanlığı, ortaokul sıralarında edebî zevke dönüşür. Edebiyat okumayı düşünür; fakat edebiyatçı olmak gibi bir tasarısı yoktur. Lisede fen kolundan mezun olur. Fen koluna giriş sebebini şöyle açıklar: “Sıra arkadaşımla mahalli bir amatör kümede, aynı takımda top koşturuyoruz. Çocuk kütüphane müdürünün oğlu ve dersleri çok iyi. Ben haytayım, derslerim o kadar iyi değil. O arkadaşım babasının yönlendirmesiyle fen bölümüne giriyor. Fen, yani zor bölüm, ki üniversitede tıp kazansın, teknik üniversiteye falan gitsin. Ben de diyorum ki, “ulan orayı yapamayız oğlum, biz top oynuyoruz, edebiyata gidelim, edebiyat kolay.” O fen koluna gidince ben de onun peşi sıra fen bölümüne gittim. Yani arkadaş kurbanı oldum.” (Murat Menteş, “Göründüğü Gibi Olan Adam”, Gerçek Hayat, 16-21 Mart 2001, s.17) Mustafa Kutlu on üç dersten bitirme imtihanına girerler. Yazılıyı vermeyeni sözlüye almamaktadırlar. Birçok öğrencinin tek dersten kalıp liseyi bıraktığı bir dönemde mezun olabilen iki öğrenciden biridir. (1963) Mustafa Kutlu , Liseyi bitirdikten sonra resme olan hevesi yüzünden Güzel Sanatlar Akademisi imtihanına girmek ister. O güne kadar Erzincan sınırlarına çıkmamış bir taşra çocuğunu Güzel Sanatların “frapan havası” iter. Böylece on yıl uğraştığı resim defterini kapatır. Buraya girmeyişinin bir başka sebebi de taştada bir kılavuzu olmayan, belli bir eğitimden geçmemiş, kendi kendini yetiştiren bir ressam adayının pek bir yere varamayacağını hesap etmesidir. Mustafa Kutlu Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesine 1964’te kaydolur. Burada yeni ve değişik bir dünya ile karşılaşır. Orhan Okay, Kaya Bilgegil, Niyazi Akı, Selahattin Olcay gibi hocalarla tanışır. Mustafa Kutlu iki arkadaşı ile birlikte Erzurum Halkevi salonunda yağlıboya resimlerinden oluşan bir sergi açar. Burada 30-40 kadar resmi sergilenir. Üniversite üçüncü sınıfa kadar aklında yazı yazmak düşüncesi yoktur. Mustafa Kutlu bir gün Orhan Okay Hoca’nın odasında Hareket Dergisi’nin sahibi Ezel Erverdi ile karşılaşır. Bu karşılaşma hayatında bir dönüm noktası olur. Çünkü Ezel Erverdi desensiz mesensiz diye eleştirdiği Kutlu’dan desen göndermesini ister. Gönderdiği ilk desenler Hareket’in 28. sayısının kapağını süsler. Sonra bu dergide hikâyeleri de yayımlanmaya başlar. İlk hikâyesi 29 Mayıs 1968’de yayımlanan “O…”dur, hikâye ile birlikte biri kapakta olmak üzere 6-7 deseni çıkar. Üniversitenin son sınıfında Orhan Okay Hoca ile “Sait Faik’in hikâyelerinin resim ve perspektif açıdan incelenmesi” konulu tezini hazırlar. 1968’de okulu bitirir. Mustafa Kutlu – Memuriyeti 1969’da Erzincan’da görücü usulü ile, hayatımın en güzel tevafuku dediği eşi Sevgi Hanım ile evlenir. (Bu evlilikten bir erkek bir kız çocukları olmuştur. ) Evliliği ile birlikte öğretmenliğe başlar. İlk tayini Tunceli’ye çıkar. Dört yıl Tunceli Lisesi’nde çalışır. 1972 yılında İstanbul’a tayin edilir. Küçükköy Vefa Poyraz Lisesi’nde iki yıl öğretmenlik yapar. 1974 yılında çok sevdiği mesleğinden istifa ederek ayrılır. Hareket Yayınları’nı genişletmek isterler. İstifa gerekçesini şöyle açıklar: “Öğretmenliği çok seviyordum; fakat yine de dergiye ağırlık vermemiz gerektiği için istifa ettim.” (Murat Menteş, “Göründüğü Gibi Olan Adam”, Gerçek Hayat, 16-21 Mart 2001, s.17) Mustafa Kutlu – Yayın Hayatı Mustafa Kutlu, 1968 yılında İstanbul’da çıkan Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi’nde yayımladığı hikâyelerle yayın dünyasına girdi. Adımlar (Erzurum, 1970-72), Hisar, Türk Edebiyatı, Düşünce, Yönelişler gibi dergilerde yazdı. “Üniversite yıllarında yazmaya başladım. İlk yazdığım “O” hikâyesinden itibaren bütün yazdıklarımı yayımladım. Bu işi şuurla yürüttüm. Bizim neslin bu sahada ağabey, hoca, arkadaş kabilinden mürebbisi yok sayılır. Kendimi yetiştirdim. Bu açıdan ilk hikâyelerimin yayınlanması, hatta kitap haline gelmesi hem bir şans, hem bir talihsizliktir. Okuyucunun karşısına olgun örneklerle çıkamadım, ancak zamanla kendi hikâyeme doğru yürümeye başladım. İlk iki kitabım hazırlık dönemidir.” (Yaşar Kaplan, “Mustafa Kutlu’yla Bir Söyleşi”, Aylık Dergi, Sayı 63-64-65, 1984, s:44) Hikâyeleri, desenleri ve diğer yazıları Hareket dergisinde yayımlandı. Adımlar dergisinde şiirleri de vardır. Hikâyelerini bu dönemde kitaplaştırmaya başladı. İlk hikâye kitabı “Ortadaki Adam” (1970) Hareket Yayınları tarafından basıldı. Bunu “Gönül İşi” (1974) takip eder. Bu arada iki inceleme yayımlar. Bunlar Sabahattin Ali ve Sait Faik üzerinedir. Bunların yayımlanması ona göre hem bir şans hem de bir şanssızlıktır. “Talebelik sırasında yapmış olduğum iki çalışma hemen yayımlanma şansı buldu. Bunlar erken yayının bütün acemiliklerini taşıyan kitaplardı; ama benim için büyük bir şanstı.” (Adnan Tekşen, “Mustafa Kutlu ile Mülakat”, Zaman, 16 Temmuz 1987, s. 9. Mustafa Kutlu , Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisinin (8 cilt 1976-1998) 2. ciltten itibaren yayın yönetimini üstlenir ve bu ansiklopediye geniş ölçüde madde yazar. 1974-75’ten itibaren 20 yılını verdiği bu ansiklopediyi 1973’te aldığı Smith Corona marka daktilosundan yazarak çıkarır. Ansiklopedi için şimdi profesör olan D. Mehmet Doğan ile çalışır. Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi 1982’de kapanınca kendi tabiri ile sudan çıkmış balığa dönerler; çünkü dergi ile yaşamaya alışmışlardır. Mustafa Kutlu, 1980’lerin ortasından sonra sinemaya yönelir ve senaryolar yazmaya başlar. “TRT’de dramatik belgeseller yazdım: Divan-ı Lügati’t Türk’ün bulunuşu ile ilgili ‘Bir Kitabın Hikâyesi’; ‘Müzedeki Şiir’, Divan Edebiyatı Müzesi ile bağlantılı bir belgeseldi. Selim ileri ile beraber Pazartesi Hikâyeleri’ni hazırladık; birçoğu çekildi. Halit Refiğ’in yönettiği ‘Kurtar Beni’ ile Osman Sınav’ın çektiği ‘Kapıları Açmak’ görünür hale geldi; çünkü her ikisi de ödül aldı. TGRT’de yayınlanan Ufukta Bir Ağaç’ı yazmıştım…” (Murat Menteş, “Göründüğü Gibi Olan Adam”, Gerçek Hayat, 16-21 Mart 2001, s.17) Ömer Seyfettin’in Yalnız Efe’sini senaryolaştırır. Diyanet İşleri’nin çocuk filmleri yapması ve bu filmlerin TRT’de gösterilmesi için Turgut Özal’ın girişimi ile bir proje hazırlar. Yusufçuk diye 8 bölümlük bir dizi yazar. “İnsanlar Yaşadıkça” isimli dizisi TRT engeline takılır. Son yazdığı senaryolardan birini TRT’ye teklif etmiş, ismi Mavi Kuş olan bu senaryo şu anda sinema filmi olarak düşünülmektedir.” Mustafa Kutlu’nun Kapıları Açmak isimli senaryosunun Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nın açtığı yarışmada ikincilik derecesi vardır. Mustafa Kutlu, dergiciliğe uzun bir ara verdikten sonra Dergâh (1990) ile bir dönüş yapar. İlk sayısı Mart ayında yayımlanır. Dergi edebiyat-sanat dergisidir. Dergâh’ın çıkışını Sultan Ahmet’teki Derviş çay bahçesinde İsmail Kara, Mustafa Kutlu ve Ezel Erverdi kararlaştırır. Mustafa Kutlu derginin yanı sıra Kutlu, hâlen Dergâh Yayınevi’nin yönetimini de sürdürmektedir. 1986 yılından itibaren Zaman gazetesinde “Bir Demet İstanbul” başlığı altında şehir yazıları yayımlanır. Bu yazılar daha sonra Şehir Mektupları (1995) adı altında kitaplaşır. Halen Yeni Şafak’ta kültür-edebiyat yazıları yazmaya devam eden Kutlu, aynı gazetede spor yazıları yazmaktadır. 2012 yılında Osman Sınav’ın yönetmenliğinde ve Kenan İmirzalıoğlu’nun başrollüğünde “Uzun Hikâye” isimli eseri beyaz perdeye aktarılmıştır.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.