Bu roman, on dokuzuncu yüzyıl Fransız edebiyatının iki büyük yöneliminin, romantizm ile gerçekçilik akiminin kavsak noktasında ortaya çıkar ve dünyanın en ünlü ask romanlarından biri olarak gerçek yerini alır. Balzac, aşka derin bir gerçekçilik kazandırırken, çağının toplumsal olgularını ve koşullarını yansıtmaya da büyük özen gösterir.
Sonradan görme insanlar maymun gibidir, maymun becerikliliği vardır onlarda. Yukarıda görür insan onları, tırmanırken çevikliklerine hayran kalınır ama doruğa ulaştıklarında artık yalnızca ayıp yerleri görünür (…) Cinsellikten uzak bir aşk isteklerin şiddetiyle ayakta kalır. Sonra hiçbir yönden size benzemeyen biz erkekler için öyle bir an gelir ki, her şey acıdır. Bizde öyle bir güç vardır ki onu kullanmaktan vazgeçtiğimiz an artık erkek olmaktan vazgeçmiş oluruz. Kendisini besleyen besinden yoksun kalan yürek kendi kendisini yer, ölüm değilse bile ölüm öncesi bir durum sayılan bir bitkinlik duyar. Doğayı uzun süre aldatamazsınız, en küçük bir fırsatta çılgınlığa benzer bir güçle uyanır.”