Ölmek, yaşamaktan ne anlaşıldığına bağlı olarak korkunç bir anlam edinebilir, ya da edinmez. Dünya nimetlerine dört elle sarılmış, haz haz diye ağzını açmış bir insana, bırakın ölümü, ölüm sözcüğünün telaffuzu bile dehşet saçmaya yeter de artar.
Hiçbir ana doğuramaz insanı. İnsan kendini doğurur; ruhunun derinliklerinden dalıp çıkarttığı "varlığını",
dünyanın sarp kayalıklarına çarpa çarpa.
Kendini doğuramayan, doğmadan ölendir.
İçimdeki bu değişimin ne zaman nasıl gerçekleştiğini dile getiremezdim... Tuhaftır, bu yaşama gücü yeni değildi. Bana, hayatıma ilk zamanlardan eşlik eden en eski güçtü... Beni meydana getiren ve benden bir şeyler isteyen İrade'ye inanmaya dönmüştüm."
İnsan gündelik işlerle dolu hayatıyla yüzeyde akıp giderken, çok farklı yönde bir dip akıntısının da onu başka bir yere doğru sürüklediğini açık seçik kavramak.