Fenomenolojik Ontoloji Denemesi

Varlık ve Hiçlik

Jean-Paul Sartre

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Kendini aldatma kararı, kendini adlı adınca söylemeye cesaret edemez, bir aldanış taşıdığına hem inanır hem inanmaz. Ve kendini aldatmanın belirdiği andan itibaren, daha sonraki her türlü tavrı ve bir bakıma kendini aldatmanın Weltanschauung'unu bu karar belirler. Zira kendini aldatma, hakikatin kriterlerini ve normlarını, iyi niyetin
Sayfa 118 - İthakiKitabı okudu
Psikolojik determinizm teorik bir kavrayış olmaktan önce, en başta bir mazeret davranışıdır; ya da, dilerseniz, bütün mazeret davranışlarının temelidir. Psikolojik determinizm içdaralması karşısında düşünümsel bir davranıştır; içimizin, varoluş şekli, şeylerin varoluş şekline benzeyen çatışan güçlerle dolu olduğunu öne sürer; bizi çevreleyen boşlukları doldurmaya, geçmişin şimdiyle, şimdinin de gelecekle bağlarını yeniden kurmaya çalışır; bizi, edimlerimizin üreticisi olan bir doğa ile donatır ve bizatihi bu edimlerden aşkınlıklar üretir; bu edimleri kendilerinin dışında temellendiren ve sürekli bir mazeretler oyunu oluşturdukları için güçlü bir güven veren bir eylemsizlik ve bir dışsallıkla donatır, insan-gerçekliğinin, onu kendi özünün ötesinde içdaralması içinde ortaya çıkaran o aşkınlığını yadsır; böylelikle bizi asla olduğumuz şeyden başka olmamaya indirgeyerek, kendinde-varlığın mutlak olumluluğunu yeniden içimize taşır ve bu yoldan bizi yeniden varlığın bağrında bütünleştirir.
Sayfa 86 - İthakiKitabı okudu
Reklam
Böylece, Spinoza'nın formülünü tersine çevirerek, her olumsuzlamanın belirleme olduğunu söyleyebiliriz. Bu demektir ki varlık hiçlikten öncedir ve hiçliği kurar. Bundan anlaşılması gereken de, yalnızca, varlığın hiçlik üzerinde mantıksal bir önceliğe sahip olduğu değil, ama ayrıca, hiçliğin de etkililiğini somut bir biçimde varlıktan devşirdiğidir. Hiçlik varlığa musallat olur diyerek dile getirdiğimiz şey de budur. Bu, varlığın kendini kavramak için hiçbir şekilde hiçliğe gereksinmediği, ve varlık nosyonunun, içinde hiçlikten en küçük bir iz bile bulmaksızın baştan sona araştırılabileceği anlamına gelir. Ama bunun tersine, olmayan hiçlik [le néant qui n'est pas], [olmadığı için] ancak ödünç alınmış bir varoluşa sahip olabilir: hiçlik, varlığını varlıktan alır; onun sahip olduğu varlık hiçliği ile ancak varlığın sınırları içinde karşılaşılır; ve varlığın tümden yok oluşu varlık-olmayanın saltanatının başlangıcı değil, tersine, hiçliğin de aynı anda silinip gidişi olur: varlık-olmayan ancak varlığın yüzeyinde vardır.
Sayfa 59 - İthakiKitabı okudu
"Olmak", "var olmak"la (ya da “varlık"la) aynı şey değildir; bunu iyi anlamak gerekiyor. "Olmak", birtakım ihtimaller barındıran bir "olmakta-olmak" halidir: "olmak”a, “varlık” (ya da "var olmak") gibi yaklaşmak, onu şu ya da bu varoluş anında dondurmak olur. "Olmak", "varolan” bir şeyin süreç halindeki uğraklarından herhangi biri gibi kavranamaz; bu uğrakların bütünüdür. Ve bu bütünü de akışı içinde, uğraklardan herhangi birinde durmaksızın, takılıp kalmaksızın anlamamız gerekir. "Olmak", yaşamak denen fenomenin olumsal kendiliğinden liği değil, kendisidir. Devinim halindeki durağanlığı içinde, mümkünleriyle, muhtemellikleriyle ve bunları biçimlendiren tasarı ve yansıma/yansıtmalarıyla kavranmak zorundadır. "Olmak" vardır, çünkü “yokluk" yoktur; ama "var ol- mak”, bir olmak kipliğidir.
Ürettiği eserlere indirgendiğinde bile, Proust'un dehası, bu eserlere ilişkin sahip olunabilecek ve Proust'un eserinin "tüketilemezliği" diye adlandırılacak olan muhtemel bakış açılarının sonsuzluğuna eşdeğerdir. Ama bir aşkınlığı ve sonsuza başvuruyu gerektiren bu tüketilemezlik, onu tam nesnede yakaladığımız anda bir "exis" değil midir? Nihayet öz, kendisinin tezahür etmesini sağlayan bireysel görünmeden radikal bir biçimde kopmuştur; çünkü öz, ilke olarak, bireysel tezahürlerin sonsuz bir dizisi aracılığıyla ortaya çıkarılmak zorunda olandır.
Sayfa 18 - İthaki - 3.Basım - Turhan Ilgaz ve Gaye Çankaya Eksen
Şu halde bilinçli varlık, geçmişi karşısında kendi kendisini bu geçmişten bir hiçlikle ayrılmış gibi oluşturmalıdır; bilinçli varlık, bu varlık kopuşunun bilinci olmalıdır, ama maruz kaldığı bir fenomen gibi değil de, kendisi olduğu bilinçsel bir yapı gibi. Özgürlük, kendi hiçliğini ifraz ederek kendi geçmişini oyundışı bırakan insan varlığıdır. … Böyle bir bilinç var mıdır? Şu halde, karşımıza çıkan yeni sorun budur: eğer özgürlük bilincin varlığıysa, bilinç de, özgürlük bilinci olmak zorundadır. Bu özgürlük bilincinin aldığı form nedir? Özgürlükte, insan varlığı, hiçleme formu altındaki kendi öz geçmişidir (aynı zamanda kendi öz geleceğidir de). Eğer analizlerimiz bizi yolumuzdan saptırmadıysa, varlığın bilincinde olan insan varlığı için, kendi geçmişi ve kendi geleceği karşısında, aynı zamanda hem bu geçmiş ve hem de bu gelecek olarak, hem de bunlar olmayarak belli bir duruş tarzı olmalıdır. Bu soruya hemen bir yanıt getirebiliriz: insan, özgürlüğünün bilincine içdaralması içinde varır; ya da, başka bir deyişle, içdaralması, varlık bilinci olarak özgürlüğün varlık kipidir, içdaralması içindedir ki özgürlük kendi varlığında kendisi için sorundur.
Sayfa 73 - İthakiKitabı okudu
Reklam
Bize içdaralması içinde kendini keşfettiren bu özgürlük, gerekçeler ile edim arasına usulca sokulan o hiç'in varoluşuyla nitelendirilebilir. Edimim, ben özgür olduğum için sâiklerin belirleyiciliğinden kurtulmuş olmaz, tam tersine, etkisiz oldukları ölçüde o sâiklerin yapısı benim özgürlüğümün koşuludur. Ve eğer özgürlüğü kuran bu hiç'in ne olduğu sorulacak olursa, cevabımız şöyle olacaktır: hiç, olmadığı için betimlenemez, ama kendi kendisiyle münasebetleri içinde insan varlığı tarafından olmuş oldurulduğu ölçüde en azından anlamı ifşa edilebilir. Bu hiç, saikin [motif], yalnız ve yalnızca bir saikin bilincinin bağlılaşığı olarak sâik gibi görünmek zorunluluğuna tekabül eder. Kısacası, bilinç içerikleri varsayımından vazgeçtiğimiz andan itibaren, bilincin içinde asla bir saik bulunmadığını kabul etmeliyiz: saik yalnızca bilinç için vardır.
Sayfa 79 - İthakiKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.