Kitap çok rahat okunuyor, yazarın ifâdesi net, deyim yerindeyse açmış ağzını, yummuş gözünü, hiç sakınmadan her türden vasata hitap ediyor: Vasat olduğunun farkında olmayan vasat, vasat olmadığını sanan vasat gibi; daha çok da bu ikinci türe...
“Yaşamak, ahlâken belli bir eşiğin altında olmaktır. Seni bu yaşına kadar yaşatan, biraz da sessizliğindir. Öyle olaylar olur ki karşısına çıkarılan en küçük bir ses bile ölümcüldür. Yaşadığına göre sesinin yaşamda kalma içgüdüsüyle ancak ‘uygun koşullarda’ çıktığını kabul edebiliriz.”(Nesnelerin Özgeçmişi, s. 133)
Kıssadan hisse budur ki, bütün zamanların “en” insanlığı dâhil:
Vasatım, vasatsın, vasat; vasatız, vasatsınız, vasatlar.