Aslında en büyük enkazın altında ben vardım. Sevdiklerim, hayallerim, oyunlarım, arkadaşlarım, hayatım, çocukluğum... Hepsi yerle bir olmuştu. Bedenim sağlam olsa da yüreğim hâlâ göçük altında...
"Mustafa amcanı hatırlıyor musun?"
Evet anlamında başımı salladım.
"Depremden iki gün önce bizim evin balkonunda sohpet etmiştiniz."
"Evet." dedi."O gün ne konuşmuştuk biliyor musun?"
"Hayır."
"Ben dünyamı hazırladım cancağızım."demişti.Çok şükür evim,arabam,malım mülküm her şeyim var.Servetim bana,çocuklarıma,torunlarıma,onların bile çocuklarına yeter,demişti."
"Eee" dedim.Eliyle ekmek kuyruğunu gösterdi.Sıranın en başındaki kişi Mustafa amcaydı.Askerin kendisine uzattığı ekmeği aldı mahcubiyetle.
"Biraz önce konuştuk." dedi babam."Mahvoldum,bittim,battım ben dedi.Bütün malları yerle bir olmuş.Hiçbir şeyi kalmamış.Eşini ve büyük oğlunu da kaybetmiş."
"Ben dünyalığımı hazırladım cancağızım." demişti. Çok şükür evim, arabam, malım mülküm her şeyim var. Servetim bana , çocuklarıma ,torunlarıma ,onların bile çocuklarına yeter, demişti." Mustafa amca bu şekilde dünyalığını hazırlarken aslında bir gün sonrasında deprem ile karşılaşıp malını mülkünü onlardan da önemlisi eşini ve büyük oğlunu kaybedip devletin yardım çadırında bir ekmek kuyruğunda bekleyeceğini bilemiyordu. Dünyalığım hazır derken anlattığı bu olmadığı gibi yaşadığı da bu değildi ama hayat insanı farklı imtihanlara tabi tutuyordu. Varlıkta yokluğu yoklukta varlığı işaret ediyordu.
Yardım kamyonlarının birisinin başında kırklı yaşların başında bir kadın var hafızamda.Avazı çıktığı kadar bağırıyordu.Elindeki birkaç kıyafeti açıp gösterdi.Mini etekler,straplez bluzler,sırtı bele kadar açık ipli bir tshirt..Yere fırlattı hepsini."Bizim giysiye ihtiyacımız var.Millet evinde çer çöp ne varsa buraya göndermiş!"diye isyan ediyordu adeta.
İçimden bildiğim duaları okumaya çalıştım, ama korkudan dilim dolaşmıştı. Bir türlü devamını getiremiyordum. O sırada ablam sanki halimi anlamış gibi sesli bir şekilde kelime-i şahadet getirmeye başladı: “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve resulühü.” Bu ne kadar sürüdü hatırlamıyorum. Ablam da umudu kesmiş olacak ki “Evden sağ çıkamayabiliriz.” dedi.
"Üzülme! " derdi. "İnanır mısın ben bile unutmuşum bunları. Geçen gün annem hatırlattı. Hatta çok küçükken yaşadığımız anıları annem olmasa ben bile hatırlamayacağım."
Benim ise kalbimde ve beynimde kocaman bir boşluk... Ne kendimi hatırlayabilmiştim ne de karşımdakileri... Sanki o an dünyaya gelmiş gibi... Sanki başka bir gezegenden bilmediğim bir galaksiye bırakılmış gibi...