Algılamanın yüzde 60'tan fazlası görselliktir. Onun için davranış dili, konuşma dilinden çok daha etkilidir. Daha doğrusu, etkisinin derinliği daha fazladır... Ne söylendiği kadar, belki de ondan da çok nasıl söylendiği önem kazanmaktadır...
İki marka yan yana gelirse daha kıymetli marka daha az kıymetli markayı yukarı çeker; daha az kıymetli marka da daha çok kıymetli markayı tam tersine aşağıya... Bu nedenledir ki şöhretler, kampanyalarda kullanılmaları (yani yıpranmaları) karşılığında ücret alırlar...
Nâzım'ın "Biz fakirlikte değil zenginlikte müsavat istiyoruz" sözünü doğru anlamakta yarar vardır... Zenginlik, onu beceremeyenlerin dışında ayıp bir şey değildir...
Gerçek bir itibar yönetimi hakikat ile algılanan arasındaki farkı ortadan kaldırmayı hedefler; arayı açacak bir şekilde algıyı 'şişirmeyi', mış gibi yapmayı değil... Hakikate yaklaşmayı hedeflemek durumunda olduğu için de bir kurum veya kişinin korunması gereken en kıymetli 'varlığı'dır...
"In science the credit goes to the man who convinces the world, not the man to whom the idea first occurs" (Bilimde itibar, bir fikri ilk defa akıl edene değil, dünyayı o konuda ikna edene yazılır!)
Hemen halkımızın uydurduğu bahaneye sarılmaya hazırızdır: Terzi kendi söküğünü dikemez...
Küllüm yalan ve yanlış... Bütün akademik dünya tam tersini iddia ediyor: Dışarıya karşı ne yapıyorsan, önce en mükemmelini kendi içinde yapacaksın.