Sidney Sheldon, sıradan konuları ilgi çekici hâle getirerek yazmayı başaran usta bir yazar. Kitabın çevirisi de Gönül Suveren’e ait. Gönül Suveren’i, daha önceden, Agatha Christie kitaplarının çevirisiyle tanıyordum ve çevirilerini fazla beğenmiyordum. (Altın Kitaplar, Agatha Christie eserlerini ‘kuşa’ çeviriyordu bir aralar ve Gönül Hanım da bazı yerlerde fazla ‘doğaçlama’ takılıyordu.) Ancak bu kitap için konuşacak olursak, çeviri olarak iyi bir iş çıkartmış. Sidney Sheldon’un konuyu işleyiş şekli ve çevirinin iyi olması kitabın akıcı bir şekilde okunmasını sağlıyor.
Kitabın konusuna gelecek olursak, hafif spoilerlar olabilir tabii; Sheldon, küçük bir kasabada dünyaya gelen Lara’nın hikâyesini anlatıyor. Yerel bir bankacının pansiyonlarının kiralarını toplayan ve birini de işleten serseri bir babanın kızı olan Lara’nın hikâyesi. Annesi doğumda ölen Lara, babası tarafından hep hor görülür. Bir gün şansı babasının kalp krizi geçirmesi sonucu döner. Babasının yerini alan Lara, babasının ölümünden sonra pansiyon işletmeciliğini de tamamen ele alır. Tesadüf eseri pansiyona kalmaya gelen bir adam, Lara’yı emlak sektörüne yönlendirir. ‘Başkasının parası’ ile iş yapmayı ve bundan çok para kazanmayı kafasına koyan Lara, önce yaşadığı küçük kasabayı, ardından Chicago’yu ve son olarak da New York’u fetheder. Bu süreçte Sicilya mafyasıyla ilişkisi olduğu öne sürülen Avukat Paul Martin ile de yakın bir ilişki kurar. Zaman geçtikçe başarı ve para için her yolu mubah olarak gören, makyavelist bir karakter haline dönen Lara’nın hayatı, bir piyanist ile tanışmasından sonra değişir. Dünyaca ünlü bir piyanist olan Philip Adler ile evlenen Lara’nın işleri bir anda tersine dönmeye başlar. Üstüne bir de Philip Adler’in sol bileği, bir konser sonrasında kesilir ve kariyeri sona erer. Tüm bunlar kimin başının altından çıkmaktadır? Lara ve Philip Adler’in düşmanları kimlerdir? Bunlar da kitabı okumak isteyenler için bir merak uyandırsın diye söylemiyorum.
Kitap aslında bir ‘erkek’ işi olan inşaat sektöründe, bir kadının nasıl ayakta durabileceğini, şartlara uyum sağlayıp zirveye tırmanabileceğini, daha geniş anlamda düşünecek olursak da bir insanın –ki burada bir kadının– bir şeyi gerçekten başarmak isteyince nasıl başarabileceğini anlatıyor.