ve Tanrı Ağlıyordu

Ziya Meral

ve Tanrı Ağlıyordu Sözleri ve Alıntıları

ve Tanrı Ağlıyordu sözleri ve alıntılarını, ve Tanrı Ağlıyordu kitap alıntılarını, ve Tanrı Ağlıyordu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ne de olsa "insanın sahip olduğu ilk duyusu unutmak"tı.
Ateist düşünüre sormuşlar: "Öldüğünüzde Tanrı ile karşılaşırsanız, ona ne cevap verirdiniz?" O da her zamanki kıvraklığı ile, "Bana yeterli delil sunmadın derim."
Reklam
Sınırları, amacı ve temeli olmayan bir marjinalite özgürlük değil, tam tersine yıkıma ve anlamsızlığa bir kölelikti.
Eğer bir gün dünyada iyi ve kötü arasında bir çizgi çekilecek olsaydı, o çizgi ülkeler, ırklar, hükumetler arasından değil, her birimizin kalbinin tam ortasından geçerdi.
Bilen kafalarımız, yaratan ellerimiz var. Ama kalplerimizi kaybettik- çok uzun zaman önce!
Geçmiş acılarımız o kadar hüzünlüydü ki, mutluluk şu an önümüze çıksa onu tanıyamaz hale geliyorduk.
Reklam
Bizim için reenkarnasyon hoş bir fikir olan yeniden doğmaktan ibaretken, aslında Hint düşüncesinde kaçınılması gereken bir ceza süreci idi.
'' Ellerimi sıktım, kocaman bir yumruktu. Yüzleşme vakti gelmişti artık O’nunla. Tanrı’ya yüzümü döndüm tüm nefretimle, tüm yenilmişliğimle, ‘Kazandın!’ diyebilmek için. Tanrı’nın yüzünü aradım. Gözlerim, O’nun sonsuz gözlerini buldu ve Tanrı ağlıyordu. Ellerinde gözyaşlarım vardı.’'
Sayfa 16 - goa yayınlar
"Modernitenin özü ruhsal olanın ölümüdür. Bir modernist ruhların kirliliğindense hava kirliliğiyle ilgilenen kişidir. Bir modernist kirli kelimeleri içine çekebilmek için havayı temizlemek isteyen kişidir."
Kimse ama kimse içimizdeki boşluğu dolduramazdı. Beraber sevgi ile yaşayabilirdik ama o anlarda bile, artık tek beden olmuş yaşamlarımızın kendi çemberleri dışında bulmaları gereken ortak bir ihtiyacı vardı. Aynı yatakta yatıp, birbirimize fiziki olarak sarılıp ama nasıl binlerce kilometre uzakta olduğumuzu kendimizden bile gizliyorduk. Yalnızlık sanki bir alın yazısıydı ve biz ne kadar kalabalığa, karışsak, silinmek yerine daha da belirginleşiyordu.
Reklam
Ölümün hayatlarımızdaki varlığı aslında yaşamlarımızın sahip olduğu gündelik değerlerinin bizlere en büyük hatırlatıcısıydı. Bu fiziki yaşam geçiciydi ve sonu kaçınılmazdı. Ölümün bir son olmanın ötesinde ait olduğumuz gerçekliğe bir geçiş olması onu bir kabustan çok minnettarlığa çeviriyordu. Hem tüm güzelliği ve acısıyla şimdiki yaşamlarımız için minnettarlık, hem de acının bittiği ve sürgünden döndüğümüz asıl evimize kavuşmamızın minnettarlığı ölümün bize armağanıydı. Tanrı’ya ölüm için kızmak, O’na doğum için ve insan olmak için kızmaktı