Majestik Oteli'nin önünden pembe, sarı, turuncu renklerin hâkim olduğu şehir manzarasına bakarken, bütün bu güzel ve şirin hayatın kısa sürede biteceğini bilmenin yol açtığı suçluluk duygusu o kadar ağır bastı ki, belki de yanıldığını düşündü Bonkowski Paşa.
“Bu korkunç şeyler senin ağzına yakışmıyor, benimde içimi kapıyor,” dedi Paşa. Marika’nın keyfinin kaçtığını görünce işi tatlıya bağlamak için bir yıl önce Servet-i Fünun dergisinde bir çeviri makale okuduğu ve adeta bu mucize eseri tam o sıra hatırladığı bir tuhaflıktan söz etti.
Bütün cinayetler bir fayda olsun diye işlenmez. Bazı cinayetler adaletsizlikten, çaresizlikten işlenir, bazan da insanlar hiç planlamadıkları halde, bir anda tesadüf sonucu katil olabilir.
Ekmek çalan fakir mahkûmlar nemli mahzenlerde çürürken, daha büyük suçlar işlemiş bu kodamanların sokaklarda gezinmelerinin adalet duygusunu zedelediğini söylerdi.
Bu hikayenin bu kadar önemsenmesinin nedeni Osmanlı bürokrasisinin yaşadığı temel çelişkidir elbette. Osmanlı bürokratı yani bütün memleketin selametini düşünmesi gereken bir Vali Paşa, benzeri vakalarda eğer öncelikli olarak Müslümanları korumayı ve onlarla dayanışmayı düşünürse, gerekli modern reformları yapması ve modern usul ve teknikleri kullanması zorlaşıyordu. Yok, eğer Vali Paşa modern Avrupa reformlarını ve usullerini samimiyetle öncelikli görürse, özgürlük,eşitlik ve teknik gelişmelerle hızla büyüyen Hristiyan burjuvazisi yeni imkanlardan çok daha iyi yararlanıyor ve ülke Avrupalılaştıkça Müslümanlar güçten düşüyordu.