Bazı yazarlar için söylenir; bütün söyleyeceklerini ilk ya da ikinci kitabında tamamlar ve sonraki eserlerinin tamamı bu ilk eserlerin açıklaması, dönüştürülmesi veya tekrarıdır diye. Bu analojiye en iyi örnek; Paulo Coelho diyebiliriz. Simyacı seviyesine bir daha yaklaşan bir eser yazabildi mi? Veya Jostein Gaarder. Bir dönemin Homo Sapiens kitabı gibi anlamasan da elde gezdirmek çok havalıydı Sofi'nin Dünyası'nı. Yazar diğer kitaplarının adını dahi bilen var mı? Orhan Pamuk da bu durumun demirbaş olmasa da bir örneği olarak yazar/düşünce dünyasında yerini aldı. Elbetteki Orhan Pamuk seviyesine gelmek çok kolay değil. Günümüz yazarlarından şüphesiz ki pek azı Pamuk seviyelerini görecektir. Nobel'i kastetmiyorum; Benim Adım Kırmızı, Beyaz Kale, Masumiyet Müzesi...
Kitaba gelince Minger hayali bir ada ama yaşadığı evren ve zaman gerçek. Kurgu dünya oluşturmanın zorluğu bir derece aşılmış olsa da konu, karakterler çok zayıf. Hiç bir karakter ile bağ kurmak mümkün değil. Ya hemen sonu geliyor ya da sonu anlatılıyor. Siyasi mesajlar var ama beyhude bir çaba, yeni bir şey yok. Sadece o yıllardaki pandemi atmosferi ile bugünü eşleştiriyorsunuz ama mekan kurgu olduğu için olaylar ne kadar gerçeğe yakın emin olamadım. Veba Geceleri'nin son bölümünü de kitabı nasıl bitirsem meselesine karar veremeyen bir yazarın joker kullanması gibi hissettim.
Okuma listenizde öncelik vermenizi tavsiye etmem ama okursanız puanım; 10/2