İsminden de anlaşılacağı gibi bir intihar hikayesi anlatılıyor bu romanda. Genç ve güzel bir kız olan Veronika, her günün birbirinin aynısı olduğunu, varlığının dünya için bir anlam ifade etmediğini hatta yaşlanıp da güçten düştüğünde hayatının tamamen yokuş aşağı gideceğini düşündüğünden intihar eder. Ancak başarılı olamaz ve gözlerini açtığında kendini bir sanatoryumda yani akıl hastanesinde bulur. İntihar etmek için aldığı ağır ilaçların kalbine kalıcı hasar verdiğini ve fazla ömrünün kalmadığını öğrenir. Başta amacına ulaştığı için sevinen Veronika, hastanedeki yaşantıları sonucu hayata farklı gözlerle bakmaya başlayınca işler karışır.
Aslına bakıldığında trajikomik bir olay gibi görünüyor ancak kitap o kadar güzeldi ki ben hayran kaldım. Özellikle sonunun böyle biteceğini hiç tahmin etmemiştim. Yaşadığımız her yeni günü bir mucize gibi görmemizi sağlayan bu güzel kitap sayesinde, kırılgan yaşamlarımızın her anında başımıza gelebilecek beklenmedik olayları düşüneceğiz. Ve her yeni günü bir mucize olarak kabul edeceğiz.
“Bu dünyadan ayrılırken neye bakmak istediğimi kavradım; senin yüzüne”
‘’Çok yorgunum, ama uyumak istemiyorum. Yapacağım çok şey var, hayatın sonsuza dek süreceğini sandığım günlerde hep ertelediğim şeyler bunlar, sonra hayatın yaşanmaya değmeyeceğine inanmaya başlayınca da unuttuğum.’’