Milli Mücadele döneminde mücadelecilerin yanı sıra iş birlikçiler de vardı. Bu iş birlikçiler Yunan'a bilgi sızdırırlar, Mustafa Kemal Paşa'yı kötülerler, bilime, eğitime ve her anlamda ilericiliğe karşı çevrelerindekilere yalan yanlış şeyler söylerlerdi. Halide Edib Adıvar o dönemi bizzat yaşan bir kadın olarak, idealist Aliye öğretmenin bu topraklardaki bir köyde bağnaz, yobaz ve iş birlikçi köylülerle geçirdiği günleri anlatıyor. Bu köylülerin ileri gelenleri Aliye’yi kahpe, başının açık olması sebebiyle din düşmanı ilan ediyor ve diğer köylülerin de Aliye’ye karşı cephe almasını sağlıyorlar.
Romanda Hacı Fettah Efendi üzerinden dinci ahlaksızlığını da görüyoruz. Ahalinin nasıl cahil olup galeyana geldiğini okuyoruz. Kitap bittiğinde aslında İstiklal Mahkemeleri’nin o dönemde ne kadar gerekli olduğunu anlıyoruz. Kitabı okuyanlar günümüzde de benzer karakterlerin çok sayıda mevcut olduğunu görecekler. Dini kullanarak, insanları çıkarları için yönlendirenler dün vardılar, bugün varlar ve ne yazık ki yarın da olacaklar.
Son cümle olarak hepimizin düşünmesi gereken bir şey yazacağım. Günümüzde Anadolu'nun en eğitime muhtaç yerlerine tayin olan öğretmenlerin oralardan kaçmak için türlü mazeretler bulmalarını da üzerine düşünülmesi olarak görüyorum.