Bihter Ziyagil'in:"Hiç yaşamamış olmayı dilerdim bu seneyi, unutana kadar acıyla, nefretle hatırlayacağım" dediği gibi bir yıl olan 2020'nin, son saatleri tanıştım bu kitapla.
90+3'de gelen şeref golü tadındaydı.
Bu yıl içerisinde okuduğum kitaplar arasında en çok beğendiğim kitap oldu kendisi.
2015 Mart'ında hayata veda eden başarılı beyin cerrahı Paul Kalanithi'nin kendi hayatını kaleme aldığı bu eser, yazarın vefatı sebebiyle tamamlanamayınca onun bu hayalini gerçekleştirmek eşi Lucy Kalanithi'ye düşmüş.
Kariyer amacının, "ölümü keşfetmek" olduğunu söyleyen Paul, bununla ilgili anılarını anlatırken akciğer kanseri rahatsızlığından dolayı, ciddi olarak ölüme yürüyormuş.
Eşi Lucy'inin doğum yaptığı esnada onu yalnız bırakmamak adına, hasta haliyle portatif karyolada, battaniye ve ısı bantlarına sarmalanmış, tir tir titrer bir vaziyette yanında bulunması ve "Lucy'i ve kızımı gelecekte nasıl olsa çok yalnız bırakacaktım; o halde şimdi fırsatım varken bunu olabildiğince telafi etmeliydim" diye düşünmesi çok sarsıcıydı..
Kitabın sonsözünü eşi oluşturmuş. O günlerin anektodlarını okurken, gözyaşlarımı tutamadım. Şimdi bile bu incelemeyi yazarken gözlerim tozdan dolu dolu oluyor..
Şiddetle değil, sevgiyle tavsiye edilir.