Dostoyevski’nin tedavi için gittiği Batı Avrupa seyahatindeki izlenimlerini, daha çok eleştirel bir dille kaleme aldığı bu eser, yolculuk notlarından oluşuyor.
Yazar, her tahsilli Rus gibi Avrupa’ya ‘Kutsal mucizelerin vatanı’ benzetmesinin içi boş bir iddia olduğunu kanıtlamak için gezdiği şehirlerdeki hayat kadınlarından, küçük esnafa, fakir halktan burjuvaziye kadar herkesi Slavcı bir perspektifle gerçek yüzlerini deşifre etmek istercesine, karşı olduğu bir kültürün ahlaki ve fikri zaaflarını, öfkesini gizleme gereği duymadan tüm hissettiklerini kaleme almış.
Açıkçası Dostoyevski’nin güçlü bir Rus milliyetçisi olduğunu satırlarında görmemek mümkün değil, fakat yazarın Batı Avrupadaki gezi izlenimlerini bu kadar yanlı bir pencereden kaleme alacağı hiç aklıma gelmezdi doğrusu. Yazarın izlenimlerinde mutlaka doğruluk payı vardır, fakat gezi notlarında hiç bir olumlu izleniminin olmaması, seyahat ettiği ülkelerin kültürlerine duyduğu öfkesini ele vermesiyle anlaşılıyor.
Herneyse, Dostoyevski’nin gezi notlarından oluşan bu eser, benim için farklı, bir o kadar da ilginç bir okuma oldu. Yazarın gezi notlarından daha çok, seyahat izlenimindeki ruh hali ilgi ve dikkatimi çekti.