Yaşadığı halde, beyninin ölü olduğunu iddia edenler, anılarıyla birlikte kendiliklerini de kaybedenler, bacağını istemeyenler, hatta bacağından kurtulmak (!) için yasadışı yollara başvuranlar, içinde bulunduğumuz evreni bambaşka şekillerde algılayanlar, gaipten sesler duyduğunu sananlar, sarılmaya tahammül edemeyenler, kendiyle karşılaşanlar, zamanı durduranlar, dünyayı toz pembe görenler ve daha neler neler... Elbette ki bütün bu ruh hallerinin birer karşılığı var. Bazılarını biliyoruz, bazılarıylaysa ilk kez karşılaşıyoruz bu kitapta.
Bu tarz kitapların güzel yanlarından biri de, vakaların hikayelerini okuyor olmak. İnsanların başlarından geçenlerin hayatlarını nasıl şekillendirdiğini, bu değişimin evrelerini öğrenmek ilgi çekici. Ve benim için de en temel konu, beynin ne kadar gizemli bir yapı olduğu gerçeğinin her farklı olguda pekişiyor olması.
Kitaba dair yakınacağım, ve belki de kitabı iki ay gibi bir sürede bitirmeme sebep olan durum ise, tıbbi terimlere gark oluşun getirdiği zihinsel karmaşa. Bunu diyorum ama kitabın anlaşılmaz derecede tıbbi veya bilimsel bir dile sahip olduğu algısı oluşmasın. Sadece sürekli terimlere, deneylere maruz kalmanın getirdiği bir tür bıkkınlık hali. Ben biraz daha olaylara odaklı bir okuyucuysam demek :)
Neticeye gelelim. Kitap gerçekten de konuya ilgili okurları tatmin edecek düzeyde. Yakındığım durumlardan muzdarip olmak istemeyen okurlara ise küçük bir tavsiye: Kitabı okurken araya çerezlik bir kitap daha sıkıştırın ki arada kafanız dağılsın ;)