Ya Tahammül Ya Sefer

Mustafa Kutlu
İnandığımız uğruna pek çok şeyi göze aldığımız "dava"lar. Bizimle aynı duyguları, fikirleri paylaşan arkadaşlar. Ancak onlarla var olabileceğimizi hayatımızın bir mana kazanabileceğini düşünürüz. Ya Tahümmül Ya Sefer, yakın geçmişimizde böyle düşünen insanların, nesillerin nasıl bir araya geldiklerini, sonra nasıl dağıldıklarını, şahsiyetlerinden ve bulunmaları gereken yerlerden nasıl uzaklara sürüklendiklerini ele alıyor. Bu insanların açmazlarını, acılarını dile getiriyor. Fotoğrafta Biri Var, Hilâli Gördün mü, Görülen Geçmiş Zamanın Aşırı Uçları, Limandaki Yoğun Sis, Kuşlar da Kaderle Uçar, Ya Tahammül Ya Sefer, Dön Geri Bak, Sarışın Sorular, Elhan-ı Siyaset, Kara Kumudur Kalan Gün Işığı Nereye, Oyunbozan, Irmaktan Öteye.  
124 sayfa · İlk Yayın Tarihi: 1983
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

124 syf.
10/10 puan verdi
Herkese Merhaba. Mustafa Kutlu. Yeni tanıdığım ve iyiki de tanıdığım bir yazar. Ya Tahammül Ya Sefer kitabına gelecek olursak; bu kitabı gerçekten çok beğendim. Yazarın o kadar hoş ve sade bir
Ya Tahammül Ya Sefer
Ya Tahammül Ya SeferMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201314,6bin okunma
Dava
124 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Mustafa Kutlu
Mustafa Kutlu
, hikayeleriyle tanınan bir yazardır.İnceleme, deneme ve çocuk kitapları da vardır.
Ya Tahammül Ya Sefer
Ya Tahammül Ya Sefer
kitabı peki ne anlatıyor? Öncelikle kitapta aşırı bey var.Bu eminim zaman zaman kafanızı
Ya Tahammül Ya Sefer
Ya Tahammül Ya SeferMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201314,6bin okunma
124 syf.
·
Puan vermedi
Yaşarken kıymeti bilinmeyip ölümünden sonra boşluğu dolmayan dava adamı Murat... Yıllar yılı ömrünü davasına adayan, maddi imkansızlıklarla rağmen davasını satmayan Murat... Murat'ın bu çileli dünyaya tahammülü dolup öbür dünyaya sefere çıkmasıyla kendilerini sorgulayan makama, mevkiye dalıp onu yüzüstü bırakmış eski dava arkadaşları Bakan Yunus Bey, Profesör Asım Bey... Ertelenen, taviz verilen şeyler, anılar, gençlik idealleri, dava... İnandığı değerlerin yozlaşmasına tahammül edemeyip sefere çıkan İlhan... Gençliğinde sahip olunan yüce ideallerin para, mal, mülk, makam ve mevki karşısında nasıl evrildiği, kırmızı çizgilerin nasıl pembeleştiğini olay örgüsü içinde irdeleyen bir kitap. Davaların nasıl öksüz kaldığını,makam ve mevki sahiplerinin sırtlarında zamanla davaların nasıl yüke dönüştüğünü gözler önüne seriyor. Dünyaya geliş ve yaşayış amacımızı, şahsi ve toplumsal emellerimizi sorgulatıyor. "İnandığı gibi yaşamayanlar, yaşadığı gibi inanmaya başlar." sözünün açıklaması mahiyetinde bir kitap. İnsan inançlarının eskidiğini, yabancılaştığını tecrübe ettiğinde ya susup tahammül etmeli, ya da sefere çıkmalı. Genelimiz bu durum karşısında sanırım tahammül ediyoruz. Seferi seçsek dahi sabahı bekliyoruz, sonra öğleni, sonra akşamı... Ruhumuz gevşek... Verdiğimiz tavizlere kolay uyum sağlıyoruz. İyi okumalar...
Ya Tahammül Ya Sefer
Ya Tahammül Ya SeferMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201314,6bin okunma
Tahammül lazım bize..
124 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Mustafa Kutlu ile ilk tanıştığım kitap.. Kitapta birkaç dava adamının zaman içerisindeki değişimi ve nasıl yozlaştıklarını anlatıyor.. Maneviyatın menfaatlere karşı nasıl da yok olduğunu gösteriyor bize.. Konudan konuya geçiş çok hızlı.. Bazen konuşan kim? Bu kimin iç sesi dediğim anlar oldu. Ama hiçbir şekilde sıkmadı. Okumaya devam ettikçe o manevi ruha o davayı sürdürme isteğinin içinde buldum kendimi.. Yarı yolda iken cemaat imamın sorusuna "Helâl olsun, helâl olsun" diye karşılık verdi. Âsim Bey bıraktı kendini. Neyi helâl edeceklerdi? Alacaklı olan Murat'tı.. Bu cümleler ile etkilendiğim tek karakter, hayattayken unutulan, ölümü ile hatırlanan dava adamı Murat'tı.. Arkasından bende diğer insanlar gibi gözyaşı dökmek istedim.. Ah, teslimiyet... Bir kere taviz verildi mi, asla çiğnenmemesi gereken unsurlar bir kere gözden çıkarıldı mı, kalbin aynası bir yerinden çizildi mi, kefareti büyük oluyor... BU TAVİZLER ASLINDA BİZİ BİZDEN KAÇIRMIYOR MU ? Ne kaçıp gitmek, ne ekip biçmek. Sefer de içimde, tahammül de... Vesselam..
Ya Tahammül Ya Sefer
Ya Tahammül Ya SeferMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201314,6bin okunma
124 syf.
9/10 puan verdi
Herkesin bu hayatta bir davası var. Onların ' Hayata uymak değil, hayatımızı Hakk'a uydurmaktır.' dedikleri davada kimse sözünde durmadı. Her biri kendisine bir yol seçti. Kimi bakan oldu, kimi profesör... Evet istedikleri rahat hayata kavuştular ama peki ya vicdanları! Hakk'ı unuttukları bu yolda fani hevesler uğruna hiçe saydıkları davalarını ara sıra da olsa hatırlatan, onları rahat bırakmayan vicdanları... Mustafa Kutlu en sevdiğim yazarlardan biri. Bu kitabında da kendimi bulduğum çok satırlar oldu. Haydi buyrun o zaman tavsiye edilir:)
Ya Tahammül Ya Sefer
Ya Tahammül Ya SeferMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201314,6bin okunma
·
Puan vermedi
Kitap bana çok karmaşık geldi. Gerçekten bir kitabı okurken ilk kez başım ağrıdı olayları çözmeye çalışmaktan. Okurken çok sıkıldım ve bu yüzden yarıda bırakmak zorunda kaldım. Umarım yazarın diğer kitaplarını beğenirim. Diğer kitaplarını da almıştım.
Ya Tahammül Ya Sefer
Ya Tahammül Ya SeferMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201314,6bin okunma
“Umut gençlerde.”
124 syf.
10/10 puan verdi
Bir tarafta hayaller vardır, dava aşkı vardır ve diğer tarafta ise hayatlar... Hayallerin hayata geçirilememesi ve
Ya Tahammül Ya Sefer
Ya Tahammül Ya SeferMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201314,6bin okunma
124 syf.
·
Puan vermedi
Edebiyatımızda uzun hikâyeciliğin önemli temsilcilerinden olan yazarımızın okuduğum ikinci eseriydi. İlkinde bıraktığı damak tadını artırarak tekrar aldığımı ifade etsem mübalağa etmiş sayılmam.
Ya Tahammül Ya Sefer
Ya Tahammül Ya SeferMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201314,6bin okunma
124 syf.
6/10 puan verdi
·
7 saatte okudu
Mustafa Kutlu’nun kitaplarını okurken maddeden uzaklaşıp maneviyata yolculuk yapmaya başlıyorsunuz. Bunu yaparken de kullandığı üslubu, sade dili ve anlatımıyla kitap ile bütünleşmenizi sağlıyor. Edebiyatına, ilkelerine ve davasına bağlı olan Mustafa Kutlu, okuyucuya iç muhasebe yaptırarak bireyin kendisini sorgulamayı ve temelinde insanların birbirine sevgi ile bakmasına yol açıyor ve bu yolda ya tahammül ya sefer dedirtiyor. Bu kitaptaki öyküler sırasıyla birbirini tamamlayan öyküler. Kitabı okurken hikâyelerdeki karakterlerin gerçek hayatta da karşımıza çıkabileceği sanrısına kapılırsınız. Hatta hikâyeleri okurken derinden etkilenerek düşüncelere dalarsınız. Mustafa Kutlu inanmış olduğu davasını aktarırken, memlekete ve davaya sahip çıkacak insanları ve gelecekte ülkeyi ileriye götürecek yeni nesillerin doğuşuna inanışını hikâyelerindeki kahramanları aracılığı ile biz okuyuculara sunmuştur. Keyifli okumalar dilerim…
Ya Tahammül Ya Sefer
Ya Tahammül Ya SeferMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201314,6bin okunma
Sabahı beklemeyiniz dostum, geceden yola çıkınız
124 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Merhabalar, Kitabı az önce bitirdim (7 Ocak 2023). Mustafa Kutlu'ya da elveda dedik, sınav haftasında okurken çok keyif aldığım, Kuşlar Yasına Gider'den sonra kendime en yakın hissettiğim kitap oldu. Hatta belki öne bile geçer. Üzerine oturup uzun uzun tahlil yapmaya müsait bir kitap. Bir dönem bir davayı omuzlayanların, bu yükün altında ezilenlerin, bedel ödeyenlerin ilerleyen yaşlarında neden uzaklaştığını sorgulatan bir kitap oldu. Hepsinin uzaklaşma sebepleri başka tabii ama yine de maalesef ki çok karşılaştığımız bir şey. Bana kendi ailemi, kendi çevremdeki insanları hatırlattı. O yüzden sevdim. Yakın hissetmekle beraber kendi okuma durumum üzerine düşününce şunu fark ediyorum: yabancı yazarlardan daha çok Türk veya yakın kültürdeki yazarları seviyorum. Onların içinden de en çok yakın tarihi yazanları ya da dili eski tarzda olanları seviyorum. (Sabahattin Ali gibi) Dili konusunda ise son derece akıcı olduğunu, kafa karıştıracak hiçbir şey olmadığını söyleyebilirim. Birkaç ana karakter var ve onlar üzerinden ilerliyor bölüm bölüm. Tabii sonra birleşiyorlar. Dediğim gibi, sınav haftası otobüste, yolda yürürken, kütüphanede ara verince bile çok rahatlıkla okudum hatta dinlendim. Tüm bu sebeplerle ben çok sevdim, ilgilisine tavsiye eder, okumak isteyen herkese keyifli okumalar dilerim :)
Ya Tahammül Ya Sefer
Ya Tahammül Ya SeferMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201314,6bin okunma

Yazar Hakkında

Mustafa Kutlu
Mustafa KutluYazar · 53 kitap
Mustafa Kutlu, 6 Mart 1947’de Erzincan’un Ilıç ilçesine bağlı Kuruçay nahiyesinde doğar. Babası Nurettin Bey, annesi Sulhiye Hanım’dır. Beş kardeştirler. Üç ablası ve bir de kız kardeşi vardır. Mustafa Kutlu ‘nun ailesi ilmiye sınıfındandır. Babası Nurettin Bey rüştiye tahsillidir. Nahiye Müdürlüğü yapar. Anadolu’nun pek çok yerinde bu görevi yürütmüştür. Dedeleri de çeşitli memuriyetlerden gelmedir. Soylarına Hacıyakupoğulları denir. Ailenin bilinen bütün kökleri Erzincan’dadır. Babasının görevi sebebiyle bir yerde bir iki sene kalıp başka bir yere nakilleri gerçekleşir. Babası 1953 yılında emekli olduktan sonra Erzincan’a döner, kahvelerde arzuhalcilik yapar. Babasını 1959 yılında 12 yaşındayken kaybeder. Babası ile pek fazla içli dışlı olamaz. Nurettin Bey tam bir Osmanlı Beyefendisidir. Eski harfleri çok iyi yazar. Kutlu’nun kendisi gibi Nurettin Bey de babasını 12 yaşında kaybeder. Babanne ikisi erkek, ikisi kız olan çocuklarını kendi başına yetiştirmek zorunda kalır. Mustafa Kutlu ‘nun Annesi Sulhiye Hanım ve babannesi de tam bir Osmanlı Hanımefendisidirler. Eşlerinin yokluğunu çocuklarına hissettirmemek için ellerinden gelen gayreti gösterirler. Sulhiye Hanım’ın isminin kaynağı 1923’te ilan edilen Cumhuriyet’tir. “Sulh” olduğu için ismini Sulhiye koymuşlardır. Çocukluğunda yazları annesinin köyüne gider. Eskiden şehir ve taşra hayatı birbirinden bugünkü kadar kopuk değildir. Erzincan’da mahallelerinin hemen yakınında bir köy uzun yıllar; ahırıyla, mereğiyle, davarı, nahırıyla varlığını korur. Babasının tayin edildiği bir nahiyede ev bulamadıkları için istasyon yakınlarında bir binada kalırlar. Burası Kemah Beylerinden Sağıroğulları’nın Cebesoy İstasyonu’na yaptırdıkları bir dinlenme evidir. Kısa bir süre de karakol binasında kalmışlardır. Bu günlerin hatıralarını Kupa Maçı [Gİ] ve 5492 [AKY] isimli hikâyelerinde kullanır. Burada dumanlı trenler, istasyonlar, demiryolu çalışanları, ıssız tabiat ve hayvanlarla içli dışlı olur. Beş altı yaşlarındayken okula giden ablalarının kitaplarından okuma yazmayı öğrenir. Bu kitaplardaki şiirleri ezberler. Okula gitmeden önce ikinci üçüncü sınıf talebesi kadar bir birikime sahip olur. Babasının ölümü ile birlikte (orta ikinci sınıftadır) zor günler başlar. Annesine yardımcı olmak için birçok iş yapar. Sebze halinde arabadan karpuz indirir, kahvede garsonluk, çadırlarda puantörlük yapar. Yine bu yıllarda uğraştığı iki iş vardır. Biri resim yapmak diğeri futbol oynamak. Mahalli ligde futbol oynar. Mustafa Kutlu – Tahsili Mustafa Kutlu, İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Erzincan’da okur. Ortaokula kadar oturdukları ev deprem sonrası yapılan prefabrik evlerdendir. Buraya elektrik gelmediğinden orta ikiye kadar petrol lambası kullanmışlardır. İlkokuldan itibaren edindiği okuma alışkanlığı, ortaokul sıralarında edebî zevke dönüşür. Edebiyat okumayı düşünür; fakat edebiyatçı olmak gibi bir tasarısı yoktur. Lisede fen kolundan mezun olur. Fen koluna giriş sebebini şöyle açıklar: “Sıra arkadaşımla mahalli bir amatör kümede, aynı takımda top koşturuyoruz. Çocuk kütüphane müdürünün oğlu ve dersleri çok iyi. Ben haytayım, derslerim o kadar iyi değil. O arkadaşım babasının yönlendirmesiyle fen bölümüne giriyor. Fen, yani zor bölüm, ki üniversitede tıp kazansın, teknik üniversiteye falan gitsin. Ben de diyorum ki, “ulan orayı yapamayız oğlum, biz top oynuyoruz, edebiyata gidelim, edebiyat kolay.” O fen koluna gidince ben de onun peşi sıra fen bölümüne gittim. Yani arkadaş kurbanı oldum.” (Murat Menteş, “Göründüğü Gibi Olan Adam”, Gerçek Hayat, 16-21 Mart 2001, s.17) Mustafa Kutlu on üç dersten bitirme imtihanına girerler. Yazılıyı vermeyeni sözlüye almamaktadırlar. Birçok öğrencinin tek dersten kalıp liseyi bıraktığı bir dönemde mezun olabilen iki öğrenciden biridir. (1963) Mustafa Kutlu , Liseyi bitirdikten sonra resme olan hevesi yüzünden Güzel Sanatlar Akademisi imtihanına girmek ister. O güne kadar Erzincan sınırlarına çıkmamış bir taşra çocuğunu Güzel Sanatların “frapan havası” iter. Böylece on yıl uğraştığı resim defterini kapatır. Buraya girmeyişinin bir başka sebebi de taştada bir kılavuzu olmayan, belli bir eğitimden geçmemiş, kendi kendini yetiştiren bir ressam adayının pek bir yere varamayacağını hesap etmesidir. Mustafa Kutlu Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesine 1964’te kaydolur. Burada yeni ve değişik bir dünya ile karşılaşır. Orhan Okay, Kaya Bilgegil, Niyazi Akı, Selahattin Olcay gibi hocalarla tanışır. Mustafa Kutlu iki arkadaşı ile birlikte Erzurum Halkevi salonunda yağlıboya resimlerinden oluşan bir sergi açar. Burada 30-40 kadar resmi sergilenir. Üniversite üçüncü sınıfa kadar aklında yazı yazmak düşüncesi yoktur. Mustafa Kutlu bir gün Orhan Okay Hoca’nın odasında Hareket Dergisi’nin sahibi Ezel Erverdi ile karşılaşır. Bu karşılaşma hayatında bir dönüm noktası olur. Çünkü Ezel Erverdi desensiz mesensiz diye eleştirdiği Kutlu’dan desen göndermesini ister. Gönderdiği ilk desenler Hareket’in 28. sayısının kapağını süsler. Sonra bu dergide hikâyeleri de yayımlanmaya başlar. İlk hikâyesi 29 Mayıs 1968’de yayımlanan “O…”dur, hikâye ile birlikte biri kapakta olmak üzere 6-7 deseni çıkar. Üniversitenin son sınıfında Orhan Okay Hoca ile “Sait Faik’in hikâyelerinin resim ve perspektif açıdan incelenmesi” konulu tezini hazırlar. 1968’de okulu bitirir. Mustafa Kutlu – Memuriyeti 1969’da Erzincan’da görücü usulü ile, hayatımın en güzel tevafuku dediği eşi Sevgi Hanım ile evlenir. (Bu evlilikten bir erkek bir kız çocukları olmuştur. ) Evliliği ile birlikte öğretmenliğe başlar. İlk tayini Tunceli’ye çıkar. Dört yıl Tunceli Lisesi’nde çalışır. 1972 yılında İstanbul’a tayin edilir. Küçükköy Vefa Poyraz Lisesi’nde iki yıl öğretmenlik yapar. 1974 yılında çok sevdiği mesleğinden istifa ederek ayrılır. Hareket Yayınları’nı genişletmek isterler. İstifa gerekçesini şöyle açıklar: “Öğretmenliği çok seviyordum; fakat yine de dergiye ağırlık vermemiz gerektiği için istifa ettim.” (Murat Menteş, “Göründüğü Gibi Olan Adam”, Gerçek Hayat, 16-21 Mart 2001, s.17) Mustafa Kutlu – Yayın Hayatı Mustafa Kutlu, 1968 yılında İstanbul’da çıkan Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi’nde yayımladığı hikâyelerle yayın dünyasına girdi. Adımlar (Erzurum, 1970-72), Hisar, Türk Edebiyatı, Düşünce, Yönelişler gibi dergilerde yazdı. “Üniversite yıllarında yazmaya başladım. İlk yazdığım “O” hikâyesinden itibaren bütün yazdıklarımı yayımladım. Bu işi şuurla yürüttüm. Bizim neslin bu sahada ağabey, hoca, arkadaş kabilinden mürebbisi yok sayılır. Kendimi yetiştirdim. Bu açıdan ilk hikâyelerimin yayınlanması, hatta kitap haline gelmesi hem bir şans, hem bir talihsizliktir. Okuyucunun karşısına olgun örneklerle çıkamadım, ancak zamanla kendi hikâyeme doğru yürümeye başladım. İlk iki kitabım hazırlık dönemidir.” (Yaşar Kaplan, “Mustafa Kutlu’yla Bir Söyleşi”, Aylık Dergi, Sayı 63-64-65, 1984, s:44) Hikâyeleri, desenleri ve diğer yazıları Hareket dergisinde yayımlandı. Adımlar dergisinde şiirleri de vardır. Hikâyelerini bu dönemde kitaplaştırmaya başladı. İlk hikâye kitabı “Ortadaki Adam” (1970) Hareket Yayınları tarafından basıldı. Bunu “Gönül İşi” (1974) takip eder. Bu arada iki inceleme yayımlar. Bunlar Sabahattin Ali ve Sait Faik üzerinedir. Bunların yayımlanması ona göre hem bir şans hem de bir şanssızlıktır. “Talebelik sırasında yapmış olduğum iki çalışma hemen yayımlanma şansı buldu. Bunlar erken yayının bütün acemiliklerini taşıyan kitaplardı; ama benim için büyük bir şanstı.” (Adnan Tekşen, “Mustafa Kutlu ile Mülakat”, Zaman, 16 Temmuz 1987, s. 9. Mustafa Kutlu , Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisinin (8 cilt 1976-1998) 2. ciltten itibaren yayın yönetimini üstlenir ve bu ansiklopediye geniş ölçüde madde yazar. 1974-75’ten itibaren 20 yılını verdiği bu ansiklopediyi 1973’te aldığı Smith Corona marka daktilosundan yazarak çıkarır. Ansiklopedi için şimdi profesör olan D. Mehmet Doğan ile çalışır. Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi 1982’de kapanınca kendi tabiri ile sudan çıkmış balığa dönerler; çünkü dergi ile yaşamaya alışmışlardır. Mustafa Kutlu, 1980’lerin ortasından sonra sinemaya yönelir ve senaryolar yazmaya başlar. “TRT’de dramatik belgeseller yazdım: Divan-ı Lügati’t Türk’ün bulunuşu ile ilgili ‘Bir Kitabın Hikâyesi’; ‘Müzedeki Şiir’, Divan Edebiyatı Müzesi ile bağlantılı bir belgeseldi. Selim ileri ile beraber Pazartesi Hikâyeleri’ni hazırladık; birçoğu çekildi. Halit Refiğ’in yönettiği ‘Kurtar Beni’ ile Osman Sınav’ın çektiği ‘Kapıları Açmak’ görünür hale geldi; çünkü her ikisi de ödül aldı. TGRT’de yayınlanan Ufukta Bir Ağaç’ı yazmıştım…” (Murat Menteş, “Göründüğü Gibi Olan Adam”, Gerçek Hayat, 16-21 Mart 2001, s.17) Ömer Seyfettin’in Yalnız Efe’sini senaryolaştırır. Diyanet İşleri’nin çocuk filmleri yapması ve bu filmlerin TRT’de gösterilmesi için Turgut Özal’ın girişimi ile bir proje hazırlar. Yusufçuk diye 8 bölümlük bir dizi yazar. “İnsanlar Yaşadıkça” isimli dizisi TRT engeline takılır. Son yazdığı senaryolardan birini TRT’ye teklif etmiş, ismi Mavi Kuş olan bu senaryo şu anda sinema filmi olarak düşünülmektedir.” Mustafa Kutlu’nun Kapıları Açmak isimli senaryosunun Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nın açtığı yarışmada ikincilik derecesi vardır. Mustafa Kutlu, dergiciliğe uzun bir ara verdikten sonra Dergâh (1990) ile bir dönüş yapar. İlk sayısı Mart ayında yayımlanır. Dergi edebiyat-sanat dergisidir. Dergâh’ın çıkışını Sultan Ahmet’teki Derviş çay bahçesinde İsmail Kara, Mustafa Kutlu ve Ezel Erverdi kararlaştırır. Mustafa Kutlu derginin yanı sıra Kutlu, hâlen Dergâh Yayınevi’nin yönetimini de sürdürmektedir. 1986 yılından itibaren Zaman gazetesinde “Bir Demet İstanbul” başlığı altında şehir yazıları yayımlanır. Bu yazılar daha sonra Şehir Mektupları (1995) adı altında kitaplaşır. Halen Yeni Şafak’ta kültür-edebiyat yazıları yazmaya devam eden Kutlu, aynı gazetede spor yazıları yazmaktadır. 2012 yılında Osman Sınav’ın yönetmenliğinde ve Kenan İmirzalıoğlu’nun başrollüğünde “Uzun Hikâye” isimli eseri beyaz perdeye aktarılmıştır.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.