En Eski Yabancı kitaplarını, en eski Yabancı sözleri ve alıntılarını, en eski Yabancı yazarlarını, en eski Yabancı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
yabancı bitti.
yazarın berlin'de yaşadığını görünce- fatih akın'ın duvara karşı filmi geldi aklıma, nedensiz. sonra kitabın içinde başka bi kitap karakteri olarak ayşe'yi sibel diye okudum. vatan, anavatan ve vatansızlık ekseninde bi roman bana kalırsa. yürüyen merdivenleri koştuğumuz çağda
okuduğum sıkı romanlardan biri oldu. bolca not aldım üzerine, merve kriz geçirecek. zaman iç içe geçmiş, şimdi ve geçmişi okurken belgesel izler gibi huzur buldum. barbaros altuğ öz nasıl yazılır? laf nasıl dolandırılmaz ve okur nasıl yorulmaz? derslerini vermiş bir bir. metin boyunca bellek hep ön planda. hatırlamak, unutmak ve unutmak zorunda kalmak üçgeninde sıkışmış bi hava hakim. tek kelime nasıl anlatılır? diye sordum kendime, dengeli diye cevapladım. baştan sona her duygusu dengeli romanın. son cümlesine kadar dil meselesini de düşündüm. merve'yle konuşmuştuk. altuğ kelime tekrarlarından kaçmamış, şey demekten, bir şey demekten, farklı demekten çekinmemiş. bana cesur ve anlatmak istediği hikayenin bi yazar olarak önüne geçmek istemediği fikrini verdi. barbaros altuğ eşsiz bi okuma deneyimi sunuyor, çağın ruhunu, yabancılık duygusunu, korkuyu, cesurluğu ve bence en çok umudu vadediyor.
dunya seni çok sevdim. ve seni çok iyi anlıyorum.
şu cümle zihnimde yankılanıyor:
hepimiz de bizden başkasına duyulan nefret karşısında, "a, yok," diyoruz.
“aşkla mutlu olduğum günleri arada hatırlıyordum - en çok rüyalarımda. yanımda yatıp bana sarılan birinin sıcaklığını hissediyordum; sanki gerçekmiş gibi, uyandığımda yüzüme bakınca gülümseyen birinin, başka bir şeye benzemeyen mutluluğu.”
Her son, yaklaştığını haber verir aslında ama insan bu emareleri görmezden gelir çoğu zaman. Kendini aldatmaya bir süre daha devam eder. Halbuki zamana çoktan yenilinmiş, beraber inşa edilen duvarların çürümesi dışarıdan bile görünmeye başlamıştır.