Yağmur Kesiği

Uğur Yücel

Yağmur Kesiği Sözleri ve Alıntıları

Yağmur Kesiği sözleri ve alıntılarını, Yağmur Kesiği kitap alıntılarını, Yağmur Kesiği en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Biz annemle hep biz olduk..”
Sayfa 134 - Can Yayınları
Reklam
Köyde kimse konuşmuyor. Yazlık olan her şeyin rengi soldu. İğde ağaçları çakıllara değiyor zeytin ağaçlarının arasından. Deniz. Topuklarıma değiyor. Dizime kadar geliyor. Ağaç tekneler birbirleri üzerine aborda oluyor.
Küçük maceraperest çocuklar için karanlık kutsaldır. Lambalardan yayılan gaz kokusu sihirdir.
Ruhum tepelerinde dinlenir eski gömülerin âleminde. Yakarır özlemine.
Suskunluk ve büyük ruh ağırlığı. İnsanı kederden nefessiz bırakan eski Rus tangoları... Bu sesleri duyduğunda yere çöktü Müsü. Köyün tepesinden bir yerde bu müziği dinlemek daha iyi geldi ona. İkizler çok kederli çalıyorlardı. Eski Rus kentleri görmeye başladı düşünde Müsü.
Reklam
Ah bu keder! Bu bilmediğim iklim. Bütün mevsimler akıp gidiyor, o hep yanımda...
Her alanda vasatlık hâkim.. Hayat sanki artık zarafetini yitirdi.
Evlerin üst balkonlarında ufuklara bakıp makarna kıran kadınlar ve hep bir vakur bekleyiş. Deniz kıyılarında odun ateşlerinde çamaşır suları kaynatılır. Evin barkın, kocaların kirlisi yıkanır. Maşatlık Koyu’nda zeytin ambarların önünde çocuklar, koca tenekelerde pavurya haşlar ve sessizce beklerler babalarını. Bir gün kendilerinin bekleneceği tekneleri özlerler.
Ahmet Bey’in eşi Rum kırması Rana Hanım, fatihalar okuyordu Yahudi cenazesine. Güle güle Mösyö Raul Jimenez Cassavetes. Hayat ne matrak değil mi?
Reklam
Prostia’ya sonbaharın geldiği sadece sessizlikten anlaşılır. Dağlar morarır. Zeytinlikler geceleri birbirini suskunluğa davet eder. Herkes birbirinden çekinir. Artık uzak konuşmalar zamanıdır. Köyün en büyük sesi, Bostanlık Koyu’ndaki kırmızı kiremitli ilkokuldan gelir. Teneffüslerde.
Tedirginlikti Anya. Belki de bütün güzelliklerin in­ sanı kıpırtısız bırakıp kendi suyuna çekecek olması kadar ürpertici. Koca koyu bir denizin içine düşmek ve bir daha çıkamamak. Hep yüzeye yansıyan güneş ışığına doğru çıkmak isteyip çırpınmak. Nefessiz çırpınmak. Ölüm kabuslarından uyanır gibi koyu.
Çalamanyoz Kayalığı’nın üstüne oturmuş en eski Rum, Dimitri Ovalı elini şakağına koymuş Rumca gazeller okuyordu: Beni almayın buradan dalgalar. Gömülüp kalayım en derinine köyümün. Midye olayım iskele bacaklarına. Pina olayım burnum kuma gömülü. Beni almayın buradan Allah’lar.
Tanrı yer altına, “gaflet içindesiniz” sureleri indirdi. İndirdi de duyuramadı. Saçını okşadı Arrigo’nun, okşadı uzun uzun.
Dizlerinin üzerine çöküp başını zeytin kuyusuna dayamış, sarsıla sarsıla ağlıyordu. Köyün hayaletleri şaşkın ve merakla eve yaklaştı. Papaz Hektor neden ağlıyordu?
143 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.