#kırmızıbisiklet , #aşkaveda ve en önemlisi #yarimhaziran kitaplarını okuduktan sonra sevmiştim #candündar’ı . Şiirleri ondan dinlemek bir farklı gelmiştir hep bana, bi “aşk bir maniadır” demesi var ki, anlatamam... #yağmurdansonra kitabını da aldım haliyle, bir baktım ve şaşırdım. Bu #kitap eski makalelerinden oluşuyordu. Bence eskide kalması gereken, ait olduğu dönemi çoktan geçen yazılardı ve günümüze taşımaya gerek yoktu.. Ama ilk sayfalarda gördüm ki; yazarımızda aynı düşünceler içerisindeymiş. Merak ettim o zaman neden kitap haline getirdi diye. Kitapta 1994-1995-1996 yıllarına ait yazarımızın kaleminden #gazetemakaleleri var, o yılları görenler bilirler (benim çocukluk yıllarım) televizyon her şeydi. Televizyonda yayınlananlar üzerine alınırdı kararlar, onlara göre oluşurdu duygu ve tepkiler. Can abimizde hep onlara yönelik makaleler yazmış, keşke o dönem okusaydık. Gece kuşu Okan, Kardak olayı, Siyaset Meydanı, Güner Ümit.. Bunlar hep benim hatıralarımdı, gözümde canlandı hepsi. Ama daha da önemlisi #medyanınetkisi .. Evet medyanın bizi yönlendirme çabasında olduğunu şu günlerde anlıyoruz. Malum #sosyalmedya , #medya derken az da olsa biliçlendik. Can Dündar bize bu eserinde o geçtiğimiz yıllarda nasıl yönlendirildiğimizi, nasıl fikir sahibi olduğumuzu ve hatta nasıl uyutulduğumuzu anlatmış. Hemde kısa kısa makalelerle, kolay okunulan, her makale sonrası düşünmeye o yılları hatırlamaya zaman veren bir şekilde anlatmış. Medya kendi çıkarları doğrultusunda fikirlerimize yön vermiş ve malesef hala da yön vermeye devam ediyor.