Hafızamızdan o kadar hülyalı geçen her kelime orada zalim bir uçurum gibi derinleşir. Sanki içinde hep aynı yalnızlığın gülüp esnediği kendi üstünde kıvrandığı bir yığın mücevher kadeh olur. Yakup bu kadehlerin hemen hepsini teker teker atıp kırarak bu ifriti öldürmek ister.
Yahya Kemal'in dediği gibi Edebiyat-ı Cedide yerli hayatı idealize ediyordu, Hüseyin Rahmi ise bu hayatın tehzili idi. İkisi de bir heykelin müsbet ve menfi kalıpları gibi aynı mihverin üzerinde dolaşıyordu.
Köksüz şeyler daima yüzer, daima beyhude yere bir karşı sahile arar. Halbuki milli hayat devamdır. Devam ederek değişmek, değişerek devam etmektir. Çünkü yaratmanın ilk şartı devamdır.
Mecrâsı seng-zâre dönen cûylar gibi
Vâdî-i uzletinde hamûşuz tevekkülün
Varsın hurûş-i kahrına had bilmesün felek
Yoktur hudûdu bizdeki sabr û tahammülün