Duygu Songül Kahraman’ın ilk kitabı “Yalancı Pollyanna”yı okudum. Önsözde “Duygularımın yalnızlığa karıştığında ve hüzün yüreğime çöktüğünde kalemime sığınırım. Kalemimden taşan nağmelere bazen başkasının gözüyle bakarım ve şaşırırım bunu gerçekten ben mi yazdım diye.” Yazmış.
Avni adını verdiği hastalığın teşhis ve tedavi sırasında yaşadıklarını, hissettiklerini anlatmış. Bir yerde: “Düşünmekte istemiyorum, uyumak istiyorum, ya uyanamazsam diye korkuyorum. Babam da hastalığının son dönemlerinde öyleydi. Ağrıdan değil psikolojisinin bozulmasından geceleri uyuyamazdı. Ne zaman ben işimi bitirip yanına gidersem o zaman uyurdu. Hasta için olduğu kadar bakan yakınları içinde zor bir hastalık, üç yakınımda aynı hastalıkla savaştı ve kaybetti.
Teşhis öncesi yaşamını, ailesini, teşhis sürecini, tedavi aşamasını, bu dönemlerde ailesinin durumunu, hissettiklerini, düşündüklerini, yaşadıklarını, isteklerini, hayallerini kırgınlıklarını, kızgınlıklarını, bu dönemi nasıl aştığını, Avni’den nasıl kurtulduğunu anlatıyor. Öncelikle inançla aşıyor duvarları, sonrasında kişisel gelişim uygulamaları ve meditasyon yaparak sağlığına kavuşuyor. Okurlara bunları nasıl yaptığını, onlarında uygulayabileceği basit bir şekilde anlatmış. Kalemi daim olsun.