Kitap yazarın düşünce dünyasında dolaştırıyor insanı. Ahlak, yalan, doğruluk, eşitlik gibi kavramları kendi hayatında yaşadığı olaylarla ilşkilendirip anlatıyor.
En vurucu ifadelerden biri aşağıdakiydi. Günümüz ahlak anlayışının özeti gibi.
"Bana acımasız davrananların mezhebine girmekle ahlaklarını da mı benimseyeceğiım? O köksüz ve meyvesiz ahlak ki, kimsenin aklına ya da yüreğine girmediği halde, kitaplarda ya da tiyatronun parlak gösterilerinde gösterişli biçimde sergilenir.."
Bu arada kitabın girişinde bu kitabı itiraflarım adlı eserinin devamı olarak yazdığını belirtmektedir. Dolayısıyla kitapta bazı itiraflara yer vermektedir.
Bu arada 5 çocuğunun tamamını kimsesizler yurduna verdiği için kendini eleştirenleri "kendine haksızlık yaptıkları ve acımasızlıkla" suçlaması nedeniyle gözümden düşmüştür Rousseau. Hem kel hem fodul... Suçlu olduğu konuda mağduriyet yaratması da aklıma malum şahsı getirmedi değil.
Ayrıca Toplumsal eşitlik konusundaki fikirleri ile kadınlar ve din eğitimi konusundaki görüşleri çelişmektedir. Güçlüler karşısında zayıfların hakkını savunan bir toplumsal sözleşme önermesine karşın kendinden öncekilerden farklı olmayarak kadını yine ikinci plana atmıştır. Ayrıca toplumsal eşitsizliğin sürmesinde birincil role sahip din konusunda karşıt görüş belirtmemesi hatta "çocuklara din eğitiminin daha fazla verilmesi ve laisizm yanlısı sanatçı ve filozofları eleştiren" fikirler beyan etmesi anlaşılmazdır.