Yanan Günışığı

Jack London
Bir üstün insanın en büyük düşmanı başka bir üstün insandı. Büyük halk yığının önemi yoktu. Öyle aşağılık bir çamurdan yaratılmışlardı ki, en aşağılık düzenbaz bile onları kandırabilirdi. Üstün insanlar sadece zincirleme soygunu idare ediyorlar, işçilerin soyulması ağırlaştığı, tekdüzeleştiği zaman dönüp birbirlerini soyuyorlardı.
Sayfa 156 - cemKitabı okudu
İşte neden buydu,aşk. Belayı getiren aşktı. Aşk ayazdan da açlıktan da beterdi. Kadınlar yalnız başlarına güzeldiler,onlara bakması hoştu,ne var ki,onlarla birlikte şu aşk denen şey hemen beliriyordu. Çünkü aslında kadınlar iliklerine kadar aşkla doluydular. O derece akıldışı bir yaradılışları vardı ki ,bir an sonra ne yapacaklarını kestirmek olanaksızdı.
Reklam
'' Hırsızlar arasında namus vardır, hırsızları namuslu kişilerden ayıran budur, '' diye düşünüyordu. Bu laf gerçeğin tam ifadesiydi. Bu modern üstün insanlar, kurbanlarına öğütledikleri ahlak kurallarını kendileri uygulamayan sefil bir haydut sürüsünden başka bir şey değildi. Bunlar arasında namus sözünün değeri, o sözü tutmak zorunluluğunu duydukları sürece vardı. Çalmayacaksın emri, sadece namuslu işçiye uygulanırdı.Kendilerine gelince, onlar bu gibi emirlerin üstündeydiler. Çalıyorlardı, hem nasıl çalıyorlardı, üstelik kendileri gibilerden hırsızlıklarının büyüklüğüyle orantılı saygı görüyorlardı.
Sayfa 156 - cemKitabı okudu
Oyun masası dünya idi, dünya aynı zamanda bir lokma ekmekle kırmızı otomobiller arasında değişen kavları taşıyordu. Sonunda şanslı ve şanssız aynı yerde, ölümde birleşiyorlardı.
Sayfa 198 - cemKitabı okudu
Zayıf karakterli adamlar bunlar! açlıktan bayılan insanın bir lokma ekmeğini çalar, mezardaki ölünün altın dişlerini söker ama yanlışlıkla ölünün ayağına takılırlarsa, sanki suç ölününmüş gibi her yeri ayağa kaldırırlar.
Reklam
Paranın satın alamayacağı öyle çok şey var ki.... Şu küçük kadını satın alamam örneğin. Parayla midemi genişletemem . Günde bir litreden fazla kokteyl içmedikten sonra otuz milyon kaç para eder? Her Allah'ın günü emrimde çalışanlardan on kere fazla çalıştığım halde, günde iki öğün tadı tuzu bulunmayan yemekten fazlasını yiyemiyorum.
Sayfa 290 - cemKitabı okudu
'' Küçük kadın haklı. Bir seferde ancak bir yatakta yatılabilir. Yüz kırk tane dizgin var, oysa ben bir tanesini bile kullanamıyorum. Bir seferde ancak bir dizgin kullanılabilir. Ama ben o bir ata bile binemiyorum. Zavallı Bob! Keşke seni çayıra yollasaydım. Otuz milyonun, gelecekte daha fazlasının ya da hiç'in sahibi ; peki ama neye yarıyor bu paralar?
Sayfa 290 - cemKitabı okudu
Her şey olup bittikten sonra aşağılık bir oyun, hileli bir kumar gibi görünüyordu yaşam. Zarlar civalıydı. Ölenler kaybediyordu bu oyunda herkes ölüyordu. Kim kazanıyordu? Hilebaz, jurnalci, baş soytarı ; o ebediyen genişleyen mezarlık, sonu gelmeyen cenaze alayı ; yaşam bile kazanamıyordu.
Sayfa 83 - cemKitabı okudu
Bu oyunda adalet yoktu.Dünyaya gelen insanlara, o ufacık bebeklere oyuna katılmak isteyip istemedikleri sorulmuyordu. Seçme hakları yoktu.Talih onları oyun masasının başına oturtup, '' Oynamak zorundasın! ''diyordu. Zavallılar elinden geldiğince oynamaya çalışıyorlardı. Bir kısmının oyunu yatlar, villalarla son buluyordu, büyük bir kısmınınki tımarhanelerde ya da düşkün evlerinde .
Reklam
Kendi kaba toplumsal düşüncesine göre her şey kumardan ibaretti. Tanrı onun için, '' şans'' denen kaprisli, soyut bir delilikten başka bir şey değildi. İnsanların nasıl olup da soyanlar ve soyulanlar olarak doğduğuna gelince, bu da bir şans oyunu sayılırdı : kartları ''şans'' dağıtıyor, bebekler kendilerine verilen kartlara göre oynuyorlardı. İtiraz boşunaydı. Sırtlarında kamburları olsun olmasın, zayıf ya da güçlü, aptal ya da akıllı , insanlar kendilerine dağıtılan kartlarla oynamak zorundaydılar.
Sayfa 198 - cemKitabı okudu
Düzenli içki içmekten daha kötüsü, tek başına içmektir.
Sayfa 259 - KapraKitabı okudu
Bu dürüst bir oyun değildi. Çoğunluğun elindeki kartlar onları soyanlar sınıfına sokuyor, ufak bir azınlığın elindeki kartlar onların ötekilerini soymalarını sağlıyordu. Bu kumarın adı yaşamdı, oynayanlar da toplum.
Sayfa 198 - cemKitabı okudu
Bir kısmının eline hep aynı kartlar geliyor, bütün ömrünü çorak bir arazide takma diş ya da tabut alabileceği umuduyla şarap yaparak geçiriyor, başka bir kısmının çektiği kartlar erken yaşta açlıktan ya da uzun bir hastalıktan kıvranarak ölmelerine neden oluyordu. Bazılarının kartları krallıklar, hak etmedikleri sınırsız kudretler kazandırıyor; bazılarının kartları da, akıl almaz servetler, utanılacak işler karşılığı kazanılan paralar, kadınlar ve şaraba karşı hırsı uyandırıyordu.
Sayfa 199 - cemKitabı okudu
"Şimdi en büyük kumarını oynuyordu. Ortaya koyduğu servet hayatı, kartları da mermileriydi."
Resim