furuğ, neredeyse dokunduğu her satırda var olduğu toplumda daima dışlanmışlığını alır ellerine; adetâ somut bir nesne gibi.
32 yıl gibi ufacık ama kocaman ömrünü ailesinden, toplumuna kadar kendini, kendi olmaya adar; onlardan çekilerek.
insanın, örselendiği yere şefkât beslemesi; hakiki merhametin emaresidir. tüm bu toplumun, ailenin, eşinin zalim kalbine inat; zihnini, yüreğini diri tutabilmiş satırlara rastlarsınız 'yaralarım aşktandır'da.. zalimlik, harekette değil bazen bir bakıştadır. eylemsel yanı kişinin kalbine aksetmesinden ibaret olan bir zalimliktir; hem de öyledir ki vücuda azap verenlerden daha sarsıcı olabilir.
kitabın her satırında umudun, merhametin, aşkın, felsefenin ve hepsinden de öte iyilikle işlenmiş bir kalbin emeğine rastlarsınız.
sevgili furuğ,
ben de biliyorum;
"ellerimi bahçeye dikiyorum,
yeşereceğim, biliyorum.."
yeşeriyorsun, görüyorum.