hiçbir şeyi savunmuyordu, desteklemiyordu, suçlamıyordu-sadece oradaydı, bir ağaç ya da bir kedi gibi.Ben kendimi onun yanında tuhaf bir şekilde soyut hissettim. Fark ettim ki biz birbirimizi soyutlamalarla öldürüyoruz...
“Sana yemin ederim, dünyayı yeniden sevebilirim!
Her şey bilmek midir? Bilmek, hem de mutlu bir şekilde, kutsanmamış olduğumuzu; Cennet yalanı o yapay meyve ve boyalı ağaçların olduğu bahçede değil, sonrası, Yaratılış sonrası, birçok, birçok ölüm sonrası. Bilmek her şey midir? Ve öldürme isteği asla öldürülmez, ama bir cesaret yeteneği olan, ortaya çıktığında onun yüzüne bakabilir, ve evdeki bir aptal gibi, bir sevgi şokuyla onu affedebilir; yeniden ve yeniden… sonsuza kadar...”
Ve bir yıldız gördüm, o yıldız parladı daha parlak, daha da parlak! Ve bir anda düştü, büyük bir adamın ölmesi gibi, ve sen benim içimden çekilip alınmıştın onun yerine geçen bir ışık olmak için dünyayı aydınlatan ışık...
Merhaba ! Tanrım, seni yeniden gördüğüme o kadar sevindim ki ! Ben çok iyiyim. Umarım bu kadar geç vakitte uygunsuz kaçmamıştır. İyiyim,sadece merhaba demek istedim, gerçekten. Teşekkür ederim....
Hala bazen sesini sokakta duyarım, güçlü ve gerçek, BENİ ÇAĞIRIR. Ama o aslında yerin altında. Bütün mezarlık -- bana, gömülü aynalarla dolu bir tarla gibi geliyordu, yaşayanların yalnızca kendilerini gördükleri aynalar...