Batıdan ödünç alınmış, doğum yeri bu toplum olmayan, olgunlaştıklarında isim kazanarak kültürü zenginleştirmiş bir yığın nitelik, suda yüzer gibi yüzüyor toplumun içinde, yapıştırılacak yüklenecek kişi arayarak.
yaratıcı süreç, biçim için duyulan bu tutkunun dışavurumudur. parçalanmaya karşı bir mücadeledir yaratıcı süreç: uyum ve bütünleşmeyi doğuracak olan yeni varlık türlerinin varoluşa getirilme mücadelesi
Fakat eğer kendi özgün fikirlerinizi ifade etmezseniz, kendi varlığınızı dinlemezseniz, kendinize ihanet etmiş olacaksınız. Bütüne katkıda bulunmadığınız için ihanetiniz toplumumuza da karşı olacak.
"Gerek geleneğin, gerekse ekonominin getirdiği kısıtların küçük hesaplarıyla duygularını kızıştırmamış, tutkuyu daraltmış, güzeli tanımamış bir toplum bu."
İnsanlar, sanatı, bilimi ve kültürün diğer yanlarını kendi yetersizliklerini telafi etmek için üretirler. Kabuğunun içine istenmeden giren bir kum zerresinin üstünü örtmek için inciyi üreten istiridye sık sık basit bir örnek olarak gösterilir. Adler tarafından, yüksek düzeyde yaratıcı bireylerin yaratıcı edimleriyle, bir eksikliği ya da organ geriliğini nasıl telafi ettiklerini göstermek üzere verilen birçok tanınmış örnekten biri de Beethoven’ın sağırlığıydı.
İnsanların bugünlerde diğerlerindeki kadar kendilerindeki usdışı unsurların da korkusuyla yapmaya çalıştıkları, kendileriyle bilinçdışı dünya arasına araçlar ve düzenekler yerleştirmektir. Bu onları usdışı deneyimin tehdit edici ve ürkütücü yanlarıyla kuşatılmaktan korur. Teknoloji, teknikler ya da düzeneklerin kendilerine karşı bir söylediğimin anlaşılabileceğinden eminim. Söylediğim, teknolojinin, biz ve doğa arasında bir tampon, kendi yaşantımızın daha derin boyutları ve kendimiz arasında bir engel olarak hizmet görme tehlikesinin sürekli varolduğudur. Araçlar ve teknikler bilincin bir uzantısı olmalıdırlar, oysa kolayca bir bilinçten korunma da olabilirler.