Çok şaşırmıştı çünkü, Harp okulunda dinlediklerinin imgeleminde yaptığı Nazım Hikmet'le, önü jandarmalı bu fayton yolcusunu birbirine hiç çakıştıramıyordu; ilki, yüzü ipek maskeli, teri yapışkan, gözleri yağlı, fısıldayarak konuşur, sinsi bir casustu; buysa, mahpusluğun her yanını sarmış bürümcük hüznünü, masmavi bakışlarıyla yırtan, adam gibi bir adam!