sahafta dolaşırken denk geldiğim, raftan usul usul bana bakan o kitap... on yedinci yaşımı yarılamışken bu kitabı okumamak büyük saygısızlık olurdu kendime. iyi ki almışım ve iyi ki okumuşum, özellikle eski basımını aldığım için sararmış sayfaların arasında, bir anlığına da olsa, bahar'ın odasında, bir yandan badem'i sevip bir yandan da bahar'la dertleşirken buldum kendimi.
keşke, diyorum; keşke daha erken yaşta tanışsaymışım ipek ongun'la....
fakat aynı zamanda iyi ki diyorum, iyi ki çocuk aklıyla değil de yetişkinliğe erişmesine ramak kalmış bir genç kız olarak okumuşum.
her duyguyu yaşattı bu eser bana. serdar ve bahar'ın isimlerinin geçtiği her sayfada yüreğim adeta pır pır etti, eşref ve volkan beni kahkahalara boğdu, derya bazen gözlerimi devirmeme sebep oldu. keriman beni ne kadar üzdüyse sevgi ve mine de beni o kadar güldürdü.
lâkin söylemeden geçemeyeceğim, benim favorim nurcihan ve handan hanım oldu.
her okula bir nurcihan hanım, her eve bir handan hanım lazım şüphesiz ki.