Ayva sarı, nar kırmızı sonbahar,
Hergün biraz daha benimsediğim
Ne dönüp duruyor havada kuşlar,
Nerden çıktı bu cenaze, ölen kim?
Bu kaçıncı gördüğüm bahçe tarumar.
Diyelim hastalandım. Yahut, bakıma muhtaç bir sakat olarak yatağa düştüm... İnandığın Allah aşkına doğruyu söyle, nasıl davranırdın bana.
***
-Sana kendi ellerimle bakardım. Kimseye güvenmeden, itimat etmeden, başka bir ele terketmeden...
Gök yüzünün başka rengi de varmış,
Geç anladım taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış,
her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Avcılar da tıpkı böyledir işte. Önce vururlar, sonra kendilerini hadisenin dışında görürler. Bazıları, daha değişik tavır alır. Önce vururlar, sonra avladıkları hayvanın başında ağıt yakarlar...