Psikologlar ve psikanalistler genelde yasak hazlardan bahseder, onlar aracılığıyla insanın içdünyasını keşfetmeye çalışırlar. Yasaklar çoğunlukla arzuyu kamçıladığından, yasak hazlar hep öne çıkar, hep daha çok arzulanır. Peki ya yasak olmayan hazlar? Onların kıymetini biliyor muyuz, yoksa yasak olmadıkları için gözümüzdeki değerleri azalıyor mu? “Bu kitap, yasak olmayan hazların yasak olanlara nazaran haz konusunda bize anlatacak daha fazla şeyleri olup olmadığını konu alıyor,” diyor Adam Phillips. “Bu doğru olsaydı, fazlasıyla ciddiye aldığımız onca şey ciddiyetini yitirirdi. Yasak olanın despotluğu bir şeyleri yasaklamasından değil, bize ne yapmak istediğimizi söylemesinden gelir — yasak olanı yapmak isteriz. Oysa yasak olmayan hiç emir vermez.” İtaat, özeleştiri ve hayatın yaşamaya değer olup olmadığı gibi yakıcı meseleleri, yasak olan ve olmayan hazlar bağlamında ele alıyor Phillips. İtaatsizliğin yasak hazzının yanı sıra, itaatin yasak olmayan hazzı hakkında düşünmeye teşvik ediyor bizi. Özeleştirinin sık sık insanın kendini haksız yere mahkûm etmesi anlamına geldiğini, oysa acımasız özeleştirinin ta kendisinin bir haz, yasak olmayan bir haz olabildiğini söylüyor. Ve şunu soruyor hepimize: “Hayat katlanılmaz mıdır yoksa ondan keyif almak bize yasaklanmış mıdır? Ve şayet hayat aynı zamanda yasak bir hazsa, onu kim ve neden yasaklamıştır?”