Yaşlılık, ak saçlardan ve yüzdeki kırışıklardan çok, işte bu, artık çok geç kalındığı, oyunun bittiği, sahnenin bundan sonra başka bir kuşağa ait olduğu duygusudur. Yaşlılığın gerçek kötü yanı, bedenin zayıf düşmesi değil, ruhun kayıtsız kalmasıdır.
Byron, sevdiği ilk genç kızın: "Şu topal çocukla nasıl ilgilenebilirim ki?" dediğini duyduğundan, bütün ömrünce öç almaya çalışmıştır. Kadının biri, küçükken kendisine çirkin dedikleri için, aile yuvalarını vahşice parçalamaktan zevk alır.
Bir erkek veya bir kadın, doğuştan sadakatsiz olamaz; aşk hayatının ilk olayları onları böyle yapmıştır. Örneğin, ateşli bir yaradılışa sahiptirler de soğuk birine düşmüşlerdir. Bu halde, ahlak ve toplum kurallarına sıkı sıkıya bağlı iseler, sadık kalacak ve mutsuz olacaklardır; ahlakdışı iseler, sadık kalmayacak ve hep kuşkulu olacaklardır. Bu da kendilerini tamamlayan "yarılarına" raslayıncaya kadar sürüp gidecek, o zaman ise tamamen değiştikleri görülecektir. Oldukça maceralı bir hayat geçirmiş kişiler vardır ki, kendilerine uygun eşe rasladıklarında tamamiyle duruluverirler.